Kayıtlar

Mart, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kabuk

Her şey o zaman diliminden sonra mı böyle oldu? Bundan önce de böyle miydi, yoksa ben mi değiştim? İnsanlar, yürüyorlar. Etraflarına bakmadan, bir uğur böceğinin üstlerine konduğunun farkına varmadan, bir kuşun açlığından ve bir çiyin varlığından habersiz. İnsanlar adam öldürüyorlar, gözleri bile seğirmiyor, elleri titremiyor. Bilmediklerimin hala yeni farkına varıyorum. Eskiler haklı, hayat bir devinim içinde, her an öğreniyor insan, sonu yok. Ama diyorum ki, nasıl da büyüdüm o zaman diliminde ben? Nasılda döndürdü birden en kötü yüzünü yaşam? Şaşırıyorum. İnsanlar nasıl yaşarlar, nasıl nefes alır, nasıl bu evrende toz olurlar aklım almıyor. Gördüklerimin tamamını yazabilmeyi dilerdim, ama mümkün değil maalesef. Hepsi, yalnızca birer toz tanesi gibi çarpıyorlar bana. Kimi dağılıyor, kimi iz bırakıyor üzerime. Yazdılarıma kelime, nokta virgül olabiliyorlar sadece. Gördüklerimi bir ben bilmiyorum, ama şaşırıyorum işte. Büyümek böyle bir şey mi ? Çok mu el bebek

Martmış, Soğukmuş...

Sohbet eden iki insan. Oysa, anlaşabilmek, arkadaş olabilmek, gerektiğinde sessizliği de paylaşabilmekte gizli. Sesi herkes çıkarır, önemli olan söylenmeyende. Konuşmak herkesin harcıdır, önemli nokta, anlatılmayan, anlatılmadan anlanan kısımda. Tüm bunlar beden bulurken kelimelerimde, "Mumford and Sons" eşlik etmekta bana. Kalple akıl arasındaki ilişki hep tartışılır ya, öyle bir şey işte onların da yaptığı. Ben artık hangisi haklı karıştırdım. O yüzden sadece dinliyorum. http://www.youtube.com/watch?v=_KCg_QEHtkY Mumford and Sons_Winter winds

Suya dokunmak

Sanki bir şelaleden su içiyorum, içim yanmış ve ben rahatlıyorum. Su çok soğuk, ısıtmaya çalışsam da pek de başarılı sayılmam; tutuyorum avuçlarımda. Elime verdiği ferahlık hissi bile yetiyor bana ama, mutlu oluyorum. Çok soğuk, çok sıcak olunca tadını alamaz ya insan suyun, ortayı bulsun diye bekliyorum. Avucumun içinde kendimi tutuyorum sanki. Ya da adımın gereğini yapmaya çalışıyorum avucumdaki suya; can vermeye çalışıyorum. Bekliyorum, ısınsın diye.

Yazmanın başka bir tanımı

Kelimeler çeker yakamdan, ve ben, ellerimle dost, yazarım içimi. Mürekkep kullansam, ancak bu kadar ıslak olurdu kelimelerim ve yalnızca bir parşömen kağıdı emebilirdi bir pamuk gibi, hüznümü ve içimdeki "nem"i. İnsanlar iyidir, insanlar çok iyidir, hiç biri kimseyi incitmez, arkasından konuşmaz, çelme takmaz, yüzüne türükmez, ve daha benzeri nice kötülük, hiç biri insandan gelmez. Yanlışlıklar doldurdum ceplerime ve bir sabah, bomboş uyandım, hep dolu sandığım o cepler, yapayalnız, ıssızdı; tıpkı yalnız başlarına dolaşan güvercinler gibi. Beyaz saflık demekti ve en hızlı o kirleniyordu. Dünya kirlenme, çamura bulanma meydanı mıydı yoksa? Yağmur temizlemez miydi üstümüzdeki tozu, ruhumuzu temizlerken? Kelimeler çeker yakamdan ve ben her seferinde başka bir anın fotoğrafını betimlerim. İçimdeki yara hiç kapanmaz, kabuk bağlamak yok lugatımda. Bir şeyler hep eksiktir, bu yüzden yazmaz mı zaten insan? Tamamlamaya, boşluğu doldurmayadır bütün özlem. Bir de b

Uyku hali~

Ben miyim fazla gelen bu dünyaya? Yoksa o mu esnek değil, uymuyor ruhuma. Fazlalıklar diyarında bir fazlalık. En küçük, minnacık bir toz parçası, insan. Kaosun içinde, kaoslar içinde,insan. Düşünceler kemiriyorlar yine beynimi. Ben diyorum, haketmediklerimi yaşadığım bir dünyada mıyım, yoksa bunlar "en iyi" hak ettiklerim mi? Uykum geldi,yine, saçmalamacalar başlamadan tüymeli.

Gece

Gece bambaşkaydı. Karanlık, olmayanı gösteren en parlak ışık, sessizlikse onun yandaşıydı. O kollarken güneşi, gece usulca sokuluyordu insanın koynuna, en gizli sırlarını açığa çıkartıyor, ruhunu öylece çırılçıplak bırakıyordu. Güneş öyle değildi ama, özenle diktirilmiş gibi uyuyordu herkesin bedenine, gizli saklı ne varsa siliniveriyordu. Geceydi işte, daha önce de anlatmıştım size. Küçük kızın beklediği, Kendine ait, Bir başkasına ait, Onlara ait bir gece.

Ankara

İnsan kendini yalnızca bir başka insanda tanırmış. Uzun zaman olmuştu böyle olmayalı. Hayatın stresi altında, kendime dönüp şöyle bir bakmayalı. Artık söz söylemek zor olsa da buralarda, bir şey anlatmak birilerinin engelci zihniyeti yüzünden durdurulsa da, ben yazmaya devam edeceğim elimden geldiğince. Kar kaplamış sarmalamış sarmışken Ankara'mı, değişik, heyecanlı, mutlu birkaç gün geçirmenin verdiği güzel hislerle yazıyorum bu satırları. Daha çok şey varmış yaşanacak, daha çok insan varmış tanıyacak, daha çok hayat varmış dokunulacak diyorum içimden. Sabah olurken, ve yağmur ah, çoktan dönmüşken kara, şarkılar vardı bu kez falımda, fark ediyorum. Hepsi sadece Ankara'ya.