Bu dünyadan sen de geçtin...
Soğuyan ellerimi ısıtmaya çalışmak, soğuyan aklımı ısıtmaktan daha zor gibiydi. Aslında, şimdiye kadar hakkında söylenmiş tüm sözler, beni bir şeyler söyleme lüksünden alıkoyuyordu. Biliyordum ki, zaman oyun oynamayı severdi. En sevdiği de, bizlerin onun nereye kaybolduğunu, nasıl olup da yüzümüzde binlerce çukur, saçlarımızda onca beyazla, hafızamızda yüzlerce anı ile başbaşa bıraktığı kısımdı. Evet, bunların tamamını öğrenmiştim. Buraya kadar her şey normaldi. Ancak insan doğası gereği gerçekleri deneyimlemedikçe bir şeylerin yeri hiç bir zaman olması gerektiği gibi dolmuyor galiba.Sen, bunu öğretiyordun her gelişinde insanlara. Her birine, tek tek, hiç usanmadan. Senin gidişinden sonra da, aslında her şey toz pembe değildi ya, sen öyle inandırmayı severdin. Zamanla olan ahenk dolu ilişkinin bedelini bizlere ödetmeyi de. Ne yaparsın, bizler insandık, bizler ağaç, bizler suyduk eninde sonunda. Kimin hükmü geçmişti ki sana, hangi birimiz susturabilmiştik ki senin çığlıklarını yıllar ...