Hoppipolla**
\./.\ Perdeler aslında mor renkte değillerdi. Gözümdeki gözlüklerden, her şeyi daha yumuşak bir tonda görüyordum sadece. Başımı arkaya doğru ittiğimde, duvar pespembe bir hal almıştı. Arka fonda, radyoda, yıllardan beri program yapan bir adamın karakteristik sesi vardı. "Durabildiğim kadar burada, size gerçekleri söylüyor olacağım; siz de beni dinlediğiniz müddetçe" diyordu. Burada uzun zamandır bekliyordum. Radyo dışında belirgin olan tek ses klimanın sesiydi. İçerisi buz gibi değildi ama zaman geçtikçe insanın alıştığı bir serinlik vardı. Klima yanıltıcıydı. İnsan bir süre sonra soğuğun farkındalığından uzaklaşıp donuk bir serinliğin içinde buluyordu kendini. Neyse ki o kadar kalmayacaktım burada. Sağ tarafa döndüm. Küçük küçük mevlana heykelleri vardı masanın üstünde. Aklıma mevlana şekerlemesi geldi. Kekremsi limoni bir tadı olurdu küçükken yediklerimde. Artık o şekerlemelerden yemiyorum. Şehrin tam içindeyim. Sıcak insanları bezdirmiş, yaşam sevinçlerini emmiş ve h...