Kayıtlar

Şubat, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

18 Ocak'tan..

Neler geçiyor aklımdan, neler konuşmak istiyorum bilmiyorum aslında tam olarak. Bekliyorum, bir şeyler söylemek, kendimi tam anlamı ile ifade edebileceğim birini bulmak için bekliyorum. Saçma saban dala geçiyorum bazen kendimle, bazen de yalnızca susuyor, isyanımı içime kusuyorum. Bu bir kavga mı kendimle verdiğim? Yoksa sadece, büyüme sancısı mı ya da kendini keşfetmenin verdiği acı mı? Bilmiyorum. Sadece, hazır olacağım günü beklediğini umuyorum onun da. Onun da paylaşmak için beklediği, düşüncelerin çoğalıp arttığı bir şey olmasını istiyorum belki de beklediğimin. Konuşmak, okumak, anlatmak istiyorum durmadan.  Öylece hiç susmadan paylaşmak istiyorum. Neyi, ne zaman, ne oranda olacağını başıma ne şekilde geleceğini tam kestiremiyorum yalnızca. Bazen öyle bir an geliyor ki, tamam diyorum işte tam sırası ama olmuyor. Hiç kimse, o anda benimle paylaşmıyor bir şeylerini. Zaman geçtikçe geçiyor, alışmak ve kabullenmek kalıyor geride. Her seferinde yeniden öğrenmek, kabullenmek v...

on çeşit

Öksürdü genç kız. Tamı tamına 10 çeşit bitki ile yaptığı çayını, küçük ellerinin arasına alınca, parmakları acı bir sıcaklığın içinlde buldu kendini. Umudu birazcık da olsa iyileşmekti.

Şubat

Şubat geldi yine.Kar, bir gelip, bir gitmekte kararlı. Kayboluşlarımız mı daha hızlı kılar zamanı, yoksa zaman mı kaybolmamızı hızlandırır kendi içinde? Bilmem. Ellerim soğuk, çok soğuk. Hava da soğuk. Bir de biraz daha insanca yaşayabilsek diyorum içimden. Sonra, yolda yalnız başına oturan birilerini görüyorum her seferinde. Olmuyor. "Kendi ile savaşanlar" kısmında buluyorum hep kendimi. "Usta" olmak yetmeyecek gibi. "Hayatımın şiirini yazmak"sa, ben, hayatımın güncesini zaten tutuyorum. Ama diyorum ki bir yandan, bulsam da okusam şu kitapları bir an önce. *** Yarın, Deniz'le buluşma günü. Zaman, eskilere dönme, dertleşme zamanı. Şubat iyi ki gelmiş diyorum böylece.

Kış

Elimizde ne var bir bakalım. Kaybolmuş bir sol eldiven. Yağmurlu ve ardından karlı bir hafta ortası, buzlanma ve insanın yüzünü yamultan bir rüzgar da cabası. gidip gelen çene-diş ağrıları. Sahip olunamayan Almanca dersi. Şansızlık. Kareli diye alınan, çizgili çıkan defter. Dökülmüş bir kahve. Ucu çorbaya bulanmış bir palto. Yağlı saçlar. Ayrıca; nar&çilek çayı, 102 chem lab manual, güzel bir taç ve kırmızı renge alışma oryantasyonu. Dırdır yapmayın, adam olun diyen bir fizik hocası, bir de hollandalı bir ingilizce öğretmeni. Okunacak kitaplar, yenilerine duyulan özlem. Bunlar var ellerimde şu aralar. Kar, bembeyaz etti ortalığı ve buz gibi bir soğuk yüzümüze her gün kışın hırçınlığını hissettirmekte. Okula gitmek hiç zevkli değil, ama alışkanlık halinde devam ediyor. Sıcak bir yer bulma, ve sıcak bir şeyler içme isteği her daim üst seviyede. Bir şeyler karalama arzusu her daim yok ama geldi mi tutamıyor insan. Tutmamalı da. Ama bir de şu üstü şapkalı a 'ları yazabilsem...