Kayıtlar

Mart, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eksik Bir Şey

Bazen söylediklerimizin değil de, söylemediklerimizin altında eziliriz. Birilerine bir yerde bir şeyleri eksik söylersek, gelecekte söyleyeceklerimizden de çalarız çünkü. Keşke elimizde bir kese olsaydı da kelimelerimizi sayabilseydik. Böylece eksiği fazlayı daha iyi fark eder, daha tutumlu olurduk onları kullanırken. Eksik bir şey mi var demiş ya şair, evet, bir yerlerde birilerine söylemeyi unuttuğumuz bir şeyler var. İçimizdekini, hissettiklerimizi,unuttuklarımızı, unutamadıklarımızı ve en önemlisi o anda ne istediğimizi. Tabii bunu geç fark edince, bir biri ardına çarpışır kelimeler, zincilerme, birbirlerini katlederler. Sonunda yine sessiz öylece kalırız. Kaybetme korkusu diz boyu. Öyle olmasın desek bu kez? Söylesek? Bir kere kaybetmek bilmem kaç kez ölmekten daha iyi değil miydi? Bilmem.

İncesaz - Sesimi Duy İsterdim

Resim

Finding x.

What I was impressed was never what I thought of. Life was too non-linear to be limited. But the average people tend to sort others and themselves, by the description of their behaviours. You know you have never been alone until you read these lines alone at your room. You think every other people are so happily together. But no, they are as alone as you sitting on their chair, trying to fall asleep or in understanding someone. So, accepting the things as they are -just in words is easy- but in action, it was never as easy as it seemed. I was sitting in my room, trying to fall asleep by thinking whether I can shape the way I dream. By chance or by some other unkown force I remembered those words of that one of the weird stories of all that has been told by film makers. Well thanks to them, we would never be that decisive to express that reality like that. "Forgetting someone could be easy but getting them out of your heart was another story." As far as I remember, these...

Karanlık

Sonra; ”Döndüm işte” dedi adam, “Geldim, buradayım”. “Ama artık aklımda hiçbir şey yok, aklım yok  benim, başım yok.” Orada öylece yatan bedenini görebiliyordu kadın. Yüzsüzce, anlamsızca uzanıyordu adamın vücudu önünde. Derinde bir yerlerde o kadar çok üzülüyordu ki durumuna, garip bir vicdan azabı hissediyordu, sanki onca şeyin sebebi kendisiymiş gibi. Ardından önünde bir başka kadın belirdi. Ona söylemeliydi, adamın kafasının yerinde o kocaman simsiyah boşluğu gördüğünü söylemeliydi. “Sen bilmiyorsun,” demeliydi, “Sen onu geri dönecek sanıyorsun, ama o artık o karanlıktan çıkamaz, kırılan parçalarını toplayamaz ruhunun. O bardaktan su içemez…” Öylece bakıyordu kadına. Kadın gülümsüyordu hafifçe. Onu beklediğini hissedebiliyordu. Her şeyin sonuna doğru, önünde gülümseyen kadına adama neler olduğunu anlatmayacağından emindi. Kendisi farkına varsın istiyordu. Çünkü biliyordu ki, o da savrulan düşüncelerin toplanabileceğine bir zamanlar inanmıştı tıpkı o kadın gi...