Kayıtlar

Eylül, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sıfırın toplamadaki etkisizliği

Tarihini hatırlamıyorum, belki 2 sene önce bu zamanlar, belki ekim,belki kasımdı elimden yapraklar dökülüyormuşçasına fotoğraf çekilirken. Kadraja öyle bir bakmışım ki, yüzümdeki mutluluk sanki hafızam geçirdiğim bütün sonbaharların en güzel anlarıyla doldurmuş gibi çocuksu ve umutlu gösteriyor beni. Sanki dünyada bir şeyin - her şeyin olamasa da- sırrını çözmüşüm gibi, yıllardır aradığım şeyin cevabını bulmuşum gibi bakıyorum. Şimdi, ekinokstan 2 gün sonra, o fotoğrafı tekrar gördüğümdeyse, şüphesiz fotoğrafı ilk kez gören birisiyle aynı şekilde bakamıyorum. Onlar turuncu yeşil ve sarının tonlarının neşeyle dalgalanmasını izlerken, ben bir şeyleri tamamen anladığını sanan neşeli ve umutlu bir kız görüyorum. Kıymetli bir arkadaşımla bir gün laboratuvarda konuşuyorken -konunun nereden geldiğini hatırlamıyorum- şöyle bir şey dedi. 3 artı 1 ile 2 artı 2 aynı şey değil, ama verdikleri sonuç aynı. Konu neydi, neyin üzerine söylemişti hatırlamıyorum, ama bunun üzerine bir şeyler yazılmay

-Az

-Daha çok acırız biz, daha çok kanar gölgelerimiz, daha bitmez bu sancılar, hayat var oldukça daha katlanacak çok fazla acı var- Gökyüzüne baktım, akşam olmuştu aslında, yani güneş gitmişti. Ama bulutlar, parça parça tepemdeydiler işte, dağılmışlardı önüme. İzledim, dağılmalarını bekledim ama onlar öylece duruyorlardı aynı düzende dizilmiş bir desen gibi. Yıllar önce de böyle miydi? Böyle gecelerde neden bakmamıştım hiç  gökyüzüne? Radyoyu açıp odama kapandığım akşamlarda keşfedebilseydim dünyayı, belki birazcık daha erken, daha güzel olmaz mıydı? Aklıma Hakan Günday'ın Az kitabından bir şeyler geliyor sabahın köründe. Cümleleri tam hatırlayamasam da, ergenliğin aslında insanın özgürlük mücadelesinde kendine ve dünyaya karşı en dürüst olduğu zaman dilimi olduğundan, sonra sonra çevre ve yaşadıklarının etkisiyle o özgün halinden uzaklaşıp herkesin aynılaşmaya başlamasından bahsediyordu. İnsan gerçekten 17sindeki hali miydi ki acaba özünde ?