Yazmanın başka bir tanımı

Kelimeler çeker yakamdan, ve ben, ellerimle dost, yazarım içimi. Mürekkep kullansam, ancak bu kadar ıslak olurdu kelimelerim ve yalnızca bir parşömen kağıdı emebilirdi bir pamuk gibi, hüznümü ve içimdeki "nem"i.

İnsanlar iyidir, insanlar çok iyidir, hiç biri kimseyi incitmez, arkasından konuşmaz, çelme takmaz, yüzüne türükmez, ve daha benzeri nice kötülük, hiç biri insandan gelmez.

Yanlışlıklar doldurdum ceplerime ve bir sabah, bomboş uyandım, hep dolu sandığım o cepler, yapayalnız, ıssızdı; tıpkı yalnız başlarına dolaşan güvercinler gibi.

Beyaz saflık demekti ve en hızlı o kirleniyordu. Dünya kirlenme, çamura bulanma meydanı mıydı yoksa? Yağmur temizlemez miydi üstümüzdeki tozu, ruhumuzu temizlerken?

Kelimeler çeker yakamdan ve ben her seferinde başka bir anın fotoğrafını betimlerim. İçimdeki yara hiç kapanmaz, kabuk bağlamak yok lugatımda. Bir şeyler hep eksiktir, bu yüzden yazmaz mı zaten insan? Tamamlamaya, boşluğu doldurmayadır bütün özlem.

Bir de baktım akşam olmuş, Ay'la Güneş anlaşmış, ikisi de yoklar bu gece. Bulutlar var yerlerine, kalabalık bir aile yemeğindeler sanki, rüzgar eşliğinde.

İnsan en çok acıtan varlıkmış şu dünyada. Beyazı en çok o kirletirmiş, en kötüyü de en iyiyi de o bilirmiş. Elinde var olan her şeyin bedelini ödermiş, var olmayanları da elde etmek için ödemeyeceği bedel yokmuş. Sonunda tüm insanlar mişli mışlı bir hikayenin kahramanı olurmuş.

Kelimeler çeker yakamdan, ve ben yazarım. Yazmak, mışıl mışıl uyumaya değiştiğim tek şey sanırım. Acın varsa, yaralıysan, bir şeylerden rahatsızsan, uyumakla düzelmez ki.

Yazmak: yarama tuz basmak ya da merhem olmak.

Yorumlar

Bahadır dedi ki…
son paragraf***
bence yakın zamanda görüşmeliyiz :D

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose