Kayıtlar

Nisan, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ka-

"İnsan, onca yol teptikten, anlamadığı dillere kulak verdikten, değerini kestiremediği paraları harcadıktan, ömründe hiç geçmediği sokaklarda yürüdükten sonra seki Ben'in ve bütün bildiklerinin bu yeni imtihanları kesinlikle geçemeyeceğini görüyor. Bilinçaltının derinliklerinde dünyaya ve yeni tecrübelere açık, çok daha renkli, maceraperest birinin gömülü olduğunu ancak o zaman anlamaya başlıyor."

Hi-

"Beni de izle. Beni de gör." diye bağırdı arkasından. O kadar çaresizdi ki, o kadar muhtaç ve o kadar yalnız. Çok konuşmuştu, çok söylemişti üzerine bir şeylerin. Belki de bu yüzden düşmüştü içine bu kadar. Konuşmasaydı daha az olurdu belki hepsi, ama o susamadı, yapamadı. Gitti, uzaklaştı o silüet de işte. Tutamadı, ellerinin arasından tıpkı öncekiler gibi kayıverdi. Son gidenle, inanmaya olan inancını yitirir ya insan, öyle olmuştu o da. Her gün yeniden umutla sarılışını hatırlamasa, az kalsın ağlayacaktı. Çantasından mendilini çıkarıp bakıştı onunla. Kendiyle konuştu sonra. Derin sessizliği ve sancısıyla baş başa. Kendiyle sustu sonra. Uzaklaştı yağmurla...

Hansel ve..

Kelimeler sarıyor yalnızca yaralarımı, yazmasam da okuyorum, okumaya hasret, okumaya susamış buluyorum kendimi çoğu zaman. Sonra geliyor baş ucuma konduruyorum en güzel cümleyi. O cümleyi kurabilmiş olmayı hayal ediyorum, en güzel cümle henüz kurulmamış olanken bile. Devinim öyle hızlı ki hayatımda, ve öyle çok zaman "geçmiş" gibi ki artık geçmişimden... Geçmişte yaşamaktan artık "an"a dönmüşken, ve gelecek için yaşamaya kurarken kendimi, kırıntı kırıntı bıraktığım ruhumu topluyorum sanki. Artık gerçek bir anlam gelsin diyorum, hazır değilmişim önceden sanki, gerçekten ben değilmişim gibi eskisi. Hansel'le Gratel gibi, kırıntılardan bulunmak istiyorum belki de. Bir bakış-bir gülüşle unutmak istiyorum her şeyi. Geçmişte söylediğim ve söylemek istediğim ne varsa. Unuttuğum ve unututturulduğum her şeyi hatırlamak istiyorum. Anlam aramadan yaşamak gerek ya bazen. Sanki önceden hep aramışım gibi, unutmak istiyorum bu kez.Olur da bulurum diye. Niye mi?...

Gece yarısı kuşu

Tüm cümlelerimi düşüdüm bu gece. Ne söylediysem ve ne olmadıysa, hatta olanları da. Ne kadar ilerleyebildim, ne kadar istediğim gibi olabildim, düşündüm. Hiç canı acımayan biri nasıl anlar ki diz kapağındaki kabuğun acısını? Ve tüm acılar, en küçük bir yara bile, herkese bir şeyler kazandırmaz mı ki her seferinde aslında. *** Düşündüm. Hayat lineer değildir. Bunu bilmek, hem derin bir üzünç veriyor, hem de içten içe mutlu ediyor beni. Yaptıklarımızın, ya da yapamadıklarımızın bir düzen içinde devam etmesi gerçeği belki de ikinci duygunun sebebi. İlkine gelince, ne zaman ne olacağını bilememek..anladınız siz onu. *** Neden bu kadar üzülüyorum peki? Bu derin üzüntümüzün, iyiliğe temizliğe ve saflığa olan ihtiyacımızın sebebi ne? Her yıkanışımızda, daha da kirleniyoruz gibi hissediyorum. İyilik ve güzellik, kötü olan ne varsa hepsiyle kavga etmekte. Geçmişte de bu böyleydi ve hep böyle olacak belki, belki sadece bizim farklındalık dönemimiz geri geldi. Büyük anne annem anneme küçükken ...

Bir şarkı, bir fotoğraf

Resim
"Söyleyemem derdimi kimseye, derman olmasın diye... İnleyen şu kalbimin sesini ağyar , ağyar duymasın diye... sakladım gözyaşımı, vefasız o yar, o yar görmesin diye.. .. İnleyen şu kalbimin sesini ağyar,ağyar* duymasın diye.." http://www.youtube.com/watch?v=v720kVWKnwY *Ağyar=Eller Fotoğraf bu öğleden sonra, masamdaki karmakarışıklığa ait. Kafam ver ruhumdaki karmaşıklığı yukarısı özetliyor zaten. :)

Gelecek Gelmesi

Sanki o kadar çok zaman önceydi ki, şimdi geçmişi düşününce uzun yıllar geçmiş gibi geliyor aradan. Hayatın bana kattıklarından, götürdüklerinden sarmalanmış koca bir yumak. Bugün, o günkü kararımın yükümlülüğü sona erdi.Kurtuldum. Belki daha da zor kararlar var önümde, kim bilir, ama o gün,vermem gereken kararı ilk duyduğumda, gözüme dolan yaşlar kadar hüzünlü bir an olmaz sanırım. Çok mu kapalı konuştum? Dolaysız anlatınca, sanki daha yalın oluyor. Daha günlük vari. Artık yazmıyorum ama ben günlük, yani, neredeyse hiç. O yüzden böyle biraz daha dolambaçlı anlatma çabam. Çenemdeki 8 çividen bahsediyordum sevgili okur.Bugün artık özgür bir adet çenem var. Bana ne bundan dersen, bas sağ üstteki çarpıya gitsin ha, merak edersen de buyur, durma :)(kıhkıhkıh! buraya kadar geldiysen zaten geçmiş olsun. =D)

Aylardan Nisan.

Yaşıyorum. Uzun bir tünele girmeden önce, sessizlik zamanlarını yaşıyorum. Hayatım birkaç güne kalmadan yine o karmaşık telaşenin içine sürükleyecek beni. Kalabalıklar içinde koşacağım bir yerlere, güleceğim, sinir harbine gireceğim ve vesaire. Sanki kahve falı çıktı bahtıma. Uzun zamandır hayatta geçirdiğim en güzel zamanları yaşadım şu iki üç haftada. İnsan nasıl da farkına varıyor mutluluğun ya da mutsuzluğunun bir anda? Sanki illa dozajının değişmesi mi gerek ki bir şeylerin, anlayamıyorum neden başka zamanlarda da farkında olamadığımı. Gülümsüyorum. Garip bir uyuşukluk bu. Sonunda bambaşka bir sıfata giden uzun bir tünel bu. Ya da kısa. Belirli belirsiz, içine sığabileceğim kadar. Yaşıyorum. İnsanın istediği -hayal ettiği- hayatı yaşamıyor olması, hali hazırda yaşadığı hayatın onun için en iyisi olmadığı anlamına gelmeyebilir. Bazen bunu düşünüyor, nefes alıyorum. Bazen de ruhunun aynaya bakınca aslında başka bir bedene, başka bir görüntüye ait olması hissi rahatsız ediyor insanı...

Güzel Günler

Bu gece, uzun zamandır eğlenmediğim kadar eğlendiğim bir geceydi. Sanırım en son, 2 yıl öncesiydi böyle güzel anlar yaşadığım zamanlar. "An"ı düşünmeden dans ettiğim, güldüğüm ve rahat olabildiğim. İnsanın kafasına uygun dostları, arkadaşları olması ne güzel. Hiç bir şeyi olmasa bile, hayat onlarla güzel olabiliyor insana. 1, 2 olabiliyor onlarla, az çok'a dönüşebiliyor. Hayatımızın sonunda, hatırladıklarımız hep en güzel zamanlarımız değil de ne peki? Acılar bile dinerken zamanla, mutluluklar sanki hep o andaymışçasına hatırlanmaz mı aslında? Erosumuzun yüksek olduğu, yaşamaktan, dans etmekten, eğlenmek ve paylaşmaktan zevk aldığımız bir gece oldu bu gece. İyi ki de oldu. Birdenbire hatırladım: "İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar Güneşli günler göreceğiz Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar Işıklı maviliklere süreceğiz Çocuklar inanın, inanın çocuklar Güzel günler göreceğiz güneşli günler Motorları maviliklere süreceğiz" N.H.R. (:

"Düşlüyor ölümünü Ruhi Bey."

"Niye ölmemeli öyleyse Yaşamak mutlu bir devinimse. Ölüsünü bekliyor Ruhi Bey Bir yanda Ruhi Bey bir yanda ölü Ve görmemek ister gibi ölüyü Oturmuş bir iskemleye. Ben ki bir ölüyü beklemekle geçirdim geceyi Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini. [...] KORO (Çiçek sergicisi, meyhane garsonu, meyhane patronu, kürk tamircisi Yorgo, Hayrünnisa, genelev kadını, otel katibi, cenaze kaldırıcısı Adem, akordeoncu kadın, emekli postacı, vb.) Çelenklerimizle geldik, yoktunuz Ara sokaklarda, pasajlarda aradık, yoktunuz Meyhanelere baktık, otellere sorduk, yoktunuz Nerdesiniz, Ruhi Bey? RUHİ BEY O kadar bekledim ki, geliyorum Ölümümü bekledim, geliyorum Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini Bekledim geliyorum. Ben Ruhi Bey, mutlu olan Ruhi Bey Ölümü gömdüm, geliyorum Bir sonbahar günüydü, geliyorum Güneşler buz gibiydi, geliyorum Ve bütün kötülükler Ölümün armaları gibiydi Size anlatırım, geliyorum. Hepsini, hepsini gömdüm, geliyorum Havuzun kırık taşlarını - siz...

She&Him

Resim

Nokta, virgül ve iki nokta.

. Sevgisini gösterenlerden mi korkmalı insan, yoksa göstermeyenlerden mi? Korkmak mıdır insanı anlamaya iten? Korkmamak mı önemlisi? Bilmekle bilmemek arası, bir parmak karası/Yağmur kokusu ve bulut, iki dost/ Kalabalık, uzun bir yol, ve sessiz uzun bir gemi/Anlamsız kelimeler ve gölgeleri. ... Soruyu anlamadım ki daha cevabı arayayım. Cevabı bulamıyorum ki, butona basayım. Gece, ört üstümü artık, biraz uyuyayım. .

Yağmur

Resim