Gece yarısı kuşu

Tüm cümlelerimi düşüdüm bu gece. Ne söylediysem ve ne olmadıysa, hatta olanları da. Ne kadar ilerleyebildim, ne kadar istediğim gibi olabildim, düşündüm. Hiç canı acımayan biri nasıl anlar ki diz kapağındaki kabuğun acısını? Ve tüm acılar, en küçük bir yara bile, herkese bir şeyler kazandırmaz mı ki her seferinde aslında.
***

Düşündüm. Hayat lineer değildir. Bunu bilmek, hem derin bir üzünç veriyor, hem de içten içe mutlu ediyor beni. Yaptıklarımızın, ya da yapamadıklarımızın bir düzen içinde devam etmesi gerçeği belki de ikinci duygunun sebebi. İlkine gelince, ne zaman ne olacağını bilememek..anladınız siz onu.

***

Neden bu kadar üzülüyorum peki? Bu derin üzüntümüzün, iyiliğe temizliğe ve saflığa olan ihtiyacımızın sebebi ne? Her yıkanışımızda, daha da kirleniyoruz gibi hissediyorum. İyilik ve güzellik, kötü olan ne varsa hepsiyle kavga etmekte. Geçmişte de bu böyleydi ve hep böyle olacak belki, belki sadece bizim farklındalık dönemimiz geri geldi.
Büyük anne annem anneme küçükken "Dünya, iyi insanların yüzüsuyu hürmetine döner." dermiş.
O halde hala umut var demek oluyor bu.

Umut..Pandora'nın kutusunda kalan son şey.

****

Gece gece yazıyorum bunları işte, böyle, gecelerden bir gece. Geceleri severim ben, röntgen filmi gibi içinizi okutur size. Ne varsa kırık dökük; çivi, iğne... Bedeninize ne battıysa, ruhunuza da batar aslında, ve ruhunuzu yansıtır silüetiniz röntgen ışığında. İnsan daha dürüst olur kendine.


***

Bilmem. Hayatın neresindeyim, nereye gidiyorum, bilmiyorum. Çok mu sabit duruyor yerim uzaktan? Öyle sanmayın, her şey değişiyor. Her şey devinim içinde sürükleniyor yaşadığımız boşlukta. Yerini kaybetmekse an meselesi.


***

Fosforlu ay ve yıldızları çok seviyorum. Odamın tavanı yıldızlarla dolu. Ay ve küçük küçük gezegenler de eşlik ediyor onlara. Gökyüzünü gören bir cam tavan hayali hep var, ama duvardan üzerime yağan yıldızlar eşliğinde uyumak da bir başka keyif.

***
Bugün "Geçmişten Gelen Kadın" adlı tiyatroya gittik okulda. Aslında oldukça felsefik bir teması vardı oyunun. Yıllar önce birbirine "sonsuza dek" sözü veren bir çiftin, kopuşu ve farklı hayatlara sürüklenişi anlatılıyordu. Nasıl da kullanılıyor aslında kelimeler... Hunharca, düşünmeden ve gereksizce çoğunlukla. Anlamak zaman alıyor bazen, bazense akıl almıyor anlamaya...

Müge hoca(Gururumuz, asistanımız) en güzel oynayan oyuncuydu bana göre. Amatör bir ekibe göre, oldukça başarılıydılar, elbette bazı eksiklerle birlikte.

***
Ve evet, Back To Black, çok güzel bir şarkıdır, dinlemek ayrı bir keyif söylemek ayrı bi keyiftir.

***

Özetle,
Gece yarısı kuşu kaçar. :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose