Kayıtlar

Haziran, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sabah uykusu

Çapaklarımı temizlediğimde, gözümün içindeki uyku ipliklerini de çekmiş olurdum her seferinde. Uyku iplikleri yoğun ve inceydi.Bir kere hareket ettiler mi, bir kere çekildiler mi yerinden, derin bir yorgunluk hissi yayılırdı tüm vücüduma. Gözlerimin taa derininden bir kapanma emri gelir, ellerim üzgün birinin sırtını sıvazlarcasına gözlerime giderdi. Uyku güzel bir şeydi neticesinde, sonu gelmez, her şeyin olabildiğince hayal gücü ve bilinç altı olduğu rüyalarla bezeliydi uyku. Sonra o dinlenmişlik hissi, o rahatlık vardı arkasından gelen. Ama işte, her zaman uyunmuyordu, insanlar karanlığa olan korkularını ancak uyuyarak yenebileceklerini sandılar. O yüzden gece olunca uyundu yüz yıllar boyu, sabah bereket demekti çünkü, güneşin doğuşu iyi şeylerin, yaratıcılığın ve yeni şeyler yapmanın sembolüydü. İşte bu nedenleydi ki, her zaman uyuyamazdı insan. Uyku iplikleri hep vardı gözlerimizde, ama iplikler bir köşede öylece dururdu çoğu zaman. Hareket ettirebilen çok az ş...

Bu ben miyim?

Hatip ikizler O kadar çok ve o kadar güzel konuşuyorsunuz ki, cazibenizin kapsama alanına girmek işten bile değil. Hitabet sanatında sınır tanımıyorsunuz. Lakin bir kusurunuz var. Çok fazla yargılıyor ve niteliyorsunuz. Sözün kısası, yargılarınızda sıklıkla hataya düşüyor ancak söylenişteki güzelliğin bu hataları görünmezleştirdiğini düşünüyorsunuz. En büyük hobiniz öğrenmek. Gerekli gereksiz her şeyi öğreniyor, öğrendiğiniz her şeyi başkalarına da aktarmayı seviyorsunuz. ilginç...

Mutlu aşk yok (mudur?)

Resim
Üst üste gelen şeyler bir olaya olan inancınızı arttırmalı mı arttırmamalı mı bilmiyorum. Ama tatil başladığından beri izlediğim filmlerde, bir "mutsuz son" furyası ile karşılaşmış bulunuyorum. Günümüz aşkları belki de mutsuzluğu bambaşka şekillerde yaşıyorlar, uzman değilim, yorum yapacak da değilim ama izlediğim 3 film ve takip etmekte olduğum bir dizinin de "ölüm" teması ile mutsuz bir sonu başlatışı, açıkçası beni biraz şaşırttı ve düşündürdü. O yüzdendir ki, hem filmlerle ilgili bir şeyler karalamak, hem de kendimce bir takım çıkarımlar yapma gereği hissettim. (Nasıl da dürüstüm yarebbimmm!) İzlediğim ilk film " İncir Reçeli" . Takip ettiğime göre, film yoğun istek üzerine 24 Haziran'da tekrar vizyona girecekmiş. İlk vizyon macerası başarılı olmadı anlaşılan, çünkü çok da alışıldık bir tarzı yok bu filmin. Aslında konusu ve karşılıklı sohbetleri çok doğal ve orijinal bence, ama sonu kimsenin aslında tahmin etmediği ama hayatın ta kendisi olan bir ...

Lüfer, hamsi, kalkan... kader anı 21 Haziran!

Lüfer, hamsi, kalkan... kader anı 21 Haziran! : "“Seninki kaç santim?” kampanyasının sonucu belli oluyor. Tarım Bakanlığı balıkların ve denizlerin geleceğine Haziran’da karar veriyor. İş işten geçmeden, balıklar tükenmeden, daha fazla ertelemeden, hemen şimdi eyleme katıl."

!Dış-Diş-Düş!(Ya da düş yakamdan.)

Resim
Bir düşten ibaretmiş gördüklerim. Bunu bugün anladım. Zaman bir tozmuş, ellerimden akıııp akıp hep kaybolmuş yollarımda. Ben bir düş hekimine gitmişim rüyamda. Evet, gerçekten böyle birisi olduğunu iddia eden "birisi" var.İşte şu küçük sevimli çöp adam. Bir elinde fırça, bir elinde macun, temizlemeye, sıvamaya gelmiş dişlerimi-pardon- düşlerimi... Düşlerim, canlı ve renkli ; bazen de acımasız, bir denizde beni kendi elleriyle boğmaktan çekinmeyecek kadar da güçlü. Çok sürmedi düşüm. Ben daha derin zamanlar yaşamıştım, daha uzundu hep yolculuğum geçmişte. Ben alışmıştım düş görmeye, her seferinde uyanıp daha da iyisine söz vermeye, daha da "iyi"leşmeye. İyilik, bir kadının bir adama düşen gözlüğünü vermesinde, ya da bir kuşun adım seslerinde irkilmesindeydi sanki. İyilik, bir bebeğin ellerindeydi, ve düşler, o zamanı geri getirmek içindi. Çok sürmedi hiç bir düşüm, ama ben çok çok çok düşler gördüm.Sonunda bir gün, bugün, uzun bir süre düşlememek üzere uyandım. Uyan...

"Acıtır"

"Ay dolunay, Deniz yanıyor, Ben nerdeyim, Ben nerdeyim, Ben nerdeyim..." Nereye gittiğimizi bilmeden mi başladık yola, yoksa en başından beri biliyor muyduk bilemeyiz. Ve sonuna gelene kadar oyunumuzun asla öğrenemeyiz. Bu, tüm -mi eklerinin ayrı yazılacağını bilmekten daha başka, daha zor bir çıkarım gerektirir çünkü çoğu zaman. Kimlerle, nerede ne yaptığınızı sorguladığınız anlar yok mudur? Unuttuğunuz için olacak, kapılıp gidersiniz bir telaşa. Uyanınca bir gece, nerede, kimlerle olduğunuzu düşünürsünüz bir an. Yıllardır kapattığınız gözlerinizi açar, etrafa şöyle bir bakarsınız daha bilinçli. İşte o anlarda, pişman olmaktır belki insanı acıtan. Ya da kendini başkalarının yanında hayal ederken bulmak... Bazen de mutlu olmak çıkar falınızda. Yaşadığınız anların bir dakikasından bile pişmanlık duymamak. Söylediklerinize sonuna kadar inanmak... "Saat çok geç, Belki gece 3, Kimlerleyim,Kimlerleyim, Ben nerdeyim?" http://www.youtube.com/watch?v=e7zWrdoy5Jk&feature...