Kayıtlar

Ekim, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Melancholy Man

Resim
I'm a melancholy man, that's what I am, All the world surrounds me, and my feet are on the ground. I'm a very lonely man, doing what I can, All the world astounds me and I think I understand That we're going to keep growing, wait and see. When all the stars are falling down, Into the sea and on the ground, And angry voices carry on the wind, A beam of light will fill your head And you'll remember what's been said By all the good men this world's ever known. Another man is what you'll see, Who looks like you and looks like me, And yet somehow he will not feel the same, His life caught up in misery, he doesn't think like you and me, 'Cause he can't see what you and I can see.

Terazi

Resim
Anılar peşini bırakmayacak sandığın anlarda, yeni anılarını hatırlaman gerekir. Tıpkı, gitmek için geride bırakmak gerekmesi gibi. Bazen, bazı anları ve anıları, sırf başka şeyleri unutmak için aldığında hayatına, kaybolmanın en alasını yaşayabilirsin. Çünkü an'da yaptıkların sadece an içindir. Pek çok davranışın etkisi geleceğe yansır, ama sen bunların çok azının farkında olarak hareket edersin. Gitmek için geride bırakmak gerekir illa ki. Tabii gerçekten gitmek istiyorsan, eğer gerçekten git demişse anılar, sürüklenmemişlerse aslında ardından. Eğer sadece sensen onları geri getirmek isteyen, ve azınlık olarak kalacaksan. İşte, dünyanın insana getirdikleri böyle. Nasıl dönüştürebilirsin ki her şeyi tersine? Azınlıksan çoğunluğun altında ezilmeye mahkum bırakılırsın. Ama ne var biliyor musun, o yeniden donattığın günlerin, yaşadığın anların -değerli ya da değersiz- karşındakiler farkında bile değillerdir. Nereden bilebilirler ki senin ne için yaşadığını? Onlar, senin hayatında olma...

Düşüyoruz.

Unutuyoruz, unutmak, en kolay, en rahatlatıcı(!) şey şimdi bizler için. Bir kuşun uçuşundaki güzelliği, bir bebeğin doğuşundaki mucizeyi görmezden geliyoruz. Uyuştuk; çünkü hayatın anlamını ararken, kaybolduk içinde. Bulduğunu sananların peşinden gittik, mutlu olabiliriz sandık. Sadece uyuştuk oysa. Uyuşturulduk. Uyuşturulduk derken bile başkalarına attık suçu. Başkalarından medet umduk. Unutuyoruz. Hatırlamak, anlamak, insan olmak fillerini yapabilmenin özgürlüğünü unutuyoruz. Küçücük düşüncelerine, başkasını yok sayarken aslında kendisini de ezen zihinlerine tav olup peşlerinden gidiyoruz. Özgürlüğümüzü satıyoruz. Bizi var eden ne varsa hiçe sayıyoruz; varlığımızı baştan inşa ediyoruz. Bir şeylere şaşırmadığımız her an, daha da kayboluyor ruhlarımız. Hayat süprizlerle doluyken, bizler her şeyi olağan karşılıyoruz. Her şeyin bir nedenden dolayı olduğuna inanmak kolay geliyor, ama artık birlikte yaşayabilmenin gerekliliği için hiç bir neden bulamıyoruz. Uyuşuyoruz, sessiz ve derinden. ...

Düşüş

Şimdi ellerimde, Sonunu kimsenin getirmediği, -yarım yamalak- hikayeler ve günler. Elimde, bir yavru kuş. Uçmaya çalışırken gökyüzüne; sapsarı yaprakların arasına düşmüş, kalkamamış, kanatlanamamış, ellerimde.

Nereden Çıktı Bu Kuş?

Bir bedende ruh bulan ve bulmuş olan tüm duygular gibi, hayat bizi durmadan başka bir şekle girmeye zorlar. Kimi zaman, incecik bir vazonun ince beli gibi, dar bir yoldan geçer halde buluruz kendimizi. Yol ince ve uzundur, bizse şişman ve kısa. Geçebilmek için, uyabilmek gereklidir. Biliriz, ama zor gelir. Bir bedende ruh bulan ve bulmuş olacak tüm duygular gibi, bambaşka şekiller alırız her yeni gün. Unuttuğumuz şekilleri hatırlamak ne güzeldir, eğer rahatsak o şekilde, mutlu olmuşsak mesela bir yıldız şekline bürünmüşken, o anlar geldiğinde yeniden mutlu oluruz içimizden. Şekilden şekle girerken, g el-git dolu duygular gibi gelip geçer birileri, birileri hep vardır, birileri hep gider. Birileri içimizden geçer, birileri teğet geçer. Şimdi , bahar gelmemişken, güneş batarken erkenden, nereden çıktı bu kuş peki?

Eskisi gibi olmaz.

Eskisi gibi olmaz. Gördüklerimizden sonra, duyduklarımızdan sonra ve bir de yaşadıklarımızdan... İnsana bir hak daha verilmeli bazen. Bugünkü bakış açısıyla, dünü tekrar yaşayabilmeli. Ama mümkün olmaz bu, eskisi gibi olmaz hiç bir şey. An'ı yaşayamıyor olmak sorunsalı belki de ayaklarımızdan yere çeken şey bizi biri yaşam boyunca. Geri vitese almak her zaman daha kolay çünkü, eskisi gibi olmasını istemek, geçmişi tekrar yaşamak istemek, tartıda çoğunlukla ağır basan taraf. Ah, bir bilebilsek, unutabilsek geçen zamanı ve eskiyi yeniden yaşasak, sil baştan başlasak bazen...Bugünün bakışıyla geçmişi görsek tekrardan, hatalar ve güzelliklerle. Çok şey mi istiyoruz, çok şey mi bekliyoruz ondan? http://www.youtube.com/watch?v=xbpmXwA1670&feature=related

Alıntı-2

“Unutmanın acısı, ayrılığın acısından farklı. ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. yani birini er geç unutmaya mahkûm olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. o kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız keder.”