Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Love

"It’s almost as if nobody wants to admit that they might not be prepared to do the work it takes to love somebody. And it can be laborious. To be intimate with someone who is flawed (which is the standard) requires us to expose our own flaws. We don’t talk about the heavy responsibility of that. We don’t talk about how we’re too lazy or too cowardly sometimes. We instead accuse love of being elusive. It isn’t. It is omnipresent. It asks us to be better people. And sometimes we flat out refuse." Anonim.

Zor

Resim

Mutluteşekkürlerdahafazlalütfen

Bir yerlerden sigara dumanı tütüyor, burnumda kokusu. Tadını da hayal edebilirim istersem ama bir şeyin kokusunu hatırlamak daha kolay geliyor bana çoğu zaman. Zaten hep öyle olur, bir kokuyla başlar, çorap söküğü gibi binlerce şeyi hatırlarsın. Sonra kelimeler çıka gelir, ve o anları yakalamak gerekir, tutamazsan kaçacaklar gibi hissedersin çünkü. İşte o anlardan birinde alıyorum yine elime klavyeyi, aylar aylar sonra hem de.  Yine pek çok şey yaşadım diyorum içimden ama bütün bunlardan bahsetmeyeceğim. Bahsedersem asla yapamayacakmışım gibi, ya da bütün büyüsü bozulacakmış gibi hissediyorum. Yalnızca sonrasını hayal edebiliyorum bir miktar, gerisi kayboluyor.  Ne zaman öğrenebileceğim "şimdi"de yaşamayı? Sanki hayatım, geleceği düşleyip şimdiyi yakalamaya çalışırken geçen bir süre gibi sadece. Sadece kaçırdıklarıma odaklandığım, yaşayamadıklarını düşündüğüm, beni üzen ve benim üzdüğüm insanlarla hafızamda çatıştığım bir kaos gibi bazen. Ancak çok az şeye dönüp...

Adem'in Kağnısı

Hayat, bir kabullenme silsilesi şeklinde üzerimize yağarken, bizler nasıl da "salt" kendi tercihlerimizi yaşadığımızı düşünmeyi "tercih"  ediyoruz... Oysa, düşünün ki, güzel bir günde, telefonunuzu bir yerde unutuyorsunuz, ve panikle onu aramaya giderken en sevdiğiniz yüzüğünüz elinizden düşüveriyor. Maddeye bağlılık şu dünyada olabilecek en zehirli kölelik iken, şuracıkta bir yerlere düşürüp kaybediveriyorsunuz onu. Hayat, işte tam o anda, onun gittiğini ve bir daha gelmeyeceğini kabullenme anından ibaret. Bilmem kaçıncı kez bir şeylerin olmayacağını anladığınız o ana dönelim şimdi de.  Her seferinde, yeniden olmamasının iyi olduğunu düşündüren binlerce sebebi kafanızdan geçirip kabul ediyorsunuz. Başka şansınız yok, çünkü devam ediyor, evriliyor hayatınız. O anda kalmanız imkansız. Acınızı, derdinizi, göz yaşınızı, kısacası neyiniz varsa hepsini sırtınıza alıp cam kırıklarıyla dolu yollardan yürümeye devam ediyorsunuz. Aman canım yüzük de neymiş, daha neleri n...

Elma Hoşafı

Döndürüyorum, ağır bir çarkı, yavaş yavaş döndürüyorum. Geç keşfettim, içimdeki çarkı çevirmeden başkalarınınkini çeviremeyeceğimi. Keşfettiğim andan beri de zorluyorum, bileklerim yara olsa, kollarım acısa da, aslında içimde döndürülmeye değer bir çark olmadığını düşünsem de bazen, hala zorluyorum. Başlarda çok istekli gibiydim oysa, hayallerimde gibi olmadığını keşfettiğim zamanı da hala hatırlarım. O güne kadar bütün ömrüm o zamanı bekleyerek geçmiş gibiydi sanki, ve evet, geldiğinde hissetmem gerektiğini düşündüğüm şeyleri bir türlü hissedemedim. Sonraları fark edecektim ki, her çarkta, içimde başka bir şeyi keşfediyordum. Böylece farklı bir şey yaşıyorken, beklediğim zamanların parçalarını ayrı ayrı bulup biriktiriyor gibiydim. Sanırım hala sıkıca zorluyorum o çarkı. Hem içimdekini, hem dışımda kalanı. Çok zaman geçmedi gibi ama hissettiklerim ve düşündüklerim öyle bir devinim içerisinde ki, sanki üzerinden yıllar geçmiş gibi geliyor şimdi her şeyin. Ben hala yeni şeyler öğren...