Mutluteşekkürlerdahafazlalütfen

Bir yerlerden sigara dumanı tütüyor, burnumda kokusu. Tadını da hayal edebilirim istersem ama bir şeyin kokusunu hatırlamak daha kolay geliyor bana çoğu zaman. Zaten hep öyle olur, bir kokuyla başlar, çorap söküğü gibi binlerce şeyi hatırlarsın. Sonra kelimeler çıka gelir, ve o anları yakalamak gerekir, tutamazsan kaçacaklar gibi hissedersin çünkü.

İşte o anlardan birinde alıyorum yine elime klavyeyi, aylar aylar sonra hem de. 
Yine pek çok şey yaşadım diyorum içimden ama bütün bunlardan bahsetmeyeceğim. Bahsedersem asla yapamayacakmışım gibi, ya da bütün büyüsü bozulacakmış gibi hissediyorum. Yalnızca sonrasını hayal edebiliyorum bir miktar, gerisi kayboluyor. 

Ne zaman öğrenebileceğim "şimdi"de yaşamayı? Sanki hayatım, geleceği düşleyip şimdiyi yakalamaya çalışırken geçen bir süre gibi sadece. Sadece kaçırdıklarıma odaklandığım, yaşayamadıklarını düşündüğüm, beni üzen ve benim üzdüğüm insanlarla hafızamda çatıştığım bir kaos gibi bazen.

Ancak çok az şeye dönüp baktığımda kaybetmişim gibi hissediyorum. Her şey, sonunda olması gerektiği gibi olmuş gibi geliyor çoğunlukla. Yaşadığım her duygu, her hayal kırıklığı ve sevincin bir sebebinin olduğuna inanmak istiyorum belki de. Keşke olmasaydı dediklerimin bile bana bir şeyler anlattığını düşünmek ve affetmek istiyorum. 

Yıllardır hayalini kurduğum hayata giden yolun sonunda önümde belirmesi beni ne kadar mutlu etse de, aslında hiç bir şeyin bu şekilde bir sona ermediğini ve aslında her şeyin daha yeni başladığını fark etmem çok uzun sürmüyor. Çünkü hayat beni istikrarlı bir şekilde şaşırtmaya ve zorlamaya devam ediyor. Hep hayalini kurduğum başka şeyleri karşıma çıkarıyor mesela, ama sonrasında, sanki kendi hayallerim kendime çelme takıyormuş gibi hissediyorum. 

Birisiyle konuşurken ona her şeyi anlatabileceğinize dair gelen o değişik his vardır ya, işte o hissi hemen hissettiğim birisiyle tanışıyorum bir gün. Neden şimdi, neden o anda? Bunun cevabını uzun bir süre bilemeyeceğim sanırım. Ama onun da dediği gibi, bazı şeyleri fark etmek için gerçekten uzun zaman gerekse de, bazen kısa bir zaman dilimi de çok şey söyleyebiliyor.

İşte o çok şey söyleyenleri dinliyorum sonra. Dinlediklerim anlatıyor ki, tıpkı hayalini kurduğum diyaloglar kurabildiğim, söylediklerimizle birbirimizin düşündüklerini kısacık da olsa sarsabileceğimiz ve bu yüzden hayal edebileceğim her şeyi konuşabilecekmişim gibi hissettiğim birisi varmış şu hayatta. 

Zihnimi tüm sıfatlardan arındırıyorum ve sadece bunun kıymetini düşünüyorum bir süre. Yıllardır tamamlamaya çalıştığım ve birbirine çok benzese de asla birbirine uymayan parçaları olan bir puzzleda bir parça bulmuş gibi değil de, daha önemli bir şeyi anlamış gibi bakıyorum ona. Bu bana tüm romantik duyguların üzerindeymiş gibi geliyor o anda. Sessizce göz kontağı kurduğunuz o anlardan birisiymiş gibi.  

Aradığım şeyin ne olması gerektiğini buluyorum, kendimi çözerek mi, karşımdakini anlayarak mı bilmesem de, evet, bu diyorum, sadece filmlerde böyle diyaloglar kurarlar dediğim sohbetler etmek istiyorum ben. Cümle aralarında verilen hayat dersleri istiyorum, korkmadan, cesurca konuşmak istiyorum ne varsa aklımda. Korkularımı anlatmak ve korkuları dinlemek istiyorum, yanılgılarımı, yanılgılarımızı. Yaramı göstermek istiyorum, yaraları görmek istiyorum, iyileştirmek için değil sadece daha iyi anlayabilmek için. 

Bir insanın hayatına giren her insana ne kadar zormuş gibi görünse de sıfırdan başlayarak yaklaşması gerektiğinin bir kanıtı gibi geliyor sonra tüm bunlar bana. Kendi kendime ters düşüyorum, yıllardır kendime ve başkalarına söylediğim şeyleri unutuyorum yaşarken bunları. Bir başkasının da bende görebileceklerini fark ediyorum bir anda, bakış açımın genişlediğini hissediyorum.

Ve öyle birinin, iyi veya kötü, çirkin ve ya da güzel, fark etmeksizin var olma olasılığı içime öyle bir huzur veriyor ki. Böyle bir şeyi hissedebildiğim için şanslı bile görüyorum kendimi. 

Keşke böyle kalsam diyorum, keşke bu anı dondursam ve bu anda asılı kalsa her şey. Ama insanım işte en nihayetinde, daha fazlasını sorguluyorum, ve daha fazlasını hak ediyoruz gibi geliyor her seferinde. Yine kendi söylediklerime ihanet ederken buluyorum kendimi ama artık aldırmıyorum neyin doğru neyin yanlış olduğuna.

İlk defa, geleceği hayal ederken çekeceğim acının bir şeye değeceği hissi kaplıyor içimi. Hepimiz birbirimize az ya da çok acı çektirmiyor muyuz eninde sonunda, hem uzağından geçeyim dokunmasın istiyorum, hem içime dolsun diye bakıyorum ben de işte şimdi bu temmuz ortasında. Çekeceğim acıyı kendi çektiklerinden biçen birisi var karşımda. Olasılıksızlardan bir olasılık doğuyor, elime alıp bakıyorum. 

Bakıyorum, bakıyorum... Bir yere varamıyorum. Çünkü her şey bir arada düşünürken iyi oluyor. Cesaret, onu bir aradayken hissederken anlamlı oluyor. Bu da bizim lanetimiz ya da benim lanetim işte, bazen doğru şeyler yanlış zamanlarda gerçekleşiyor. Olası hayalimiz gelecekten çıkıp bir tekme atıyor bize. Düşüyoruz.

Zaten bir süredir yaptığım gibi yapmaya mahkum olduğumu hissederken geliyor işte bu cümleler. Kaybolmak istiyorum ama vazgeçmek zorundaymışım gibi. Unutmak istemiyorum ama yolun sonunda beni neyin beklediğini düşünmekten kaçıyorum gibi.

But don't you come here and say I did not warn you,
About the way your world can alter
And oh how you try to comand it all still
Every single time it shifts one way or other.

Mutlu.
Teşekkür ederim.
Daha fazla lütfen.

C.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose