Kesfedilmemis Element


Ne itiyordu beni o sayfalarca yazilari yazmaya? 


10 sene önce bu blogu neden actigimi hatirliyorum. Üniversitenin ilk dönemiydi, bir konferansa katilmistik, bir hoca bize bir seyler anlatmisti, acaba neydi soylemeye calistigi seyin özu.. Hatirimda kalan tek sey bize bir takim tavsiyelerde bulunduguydu, gelecege yönelik. Bunlardan biri sosyal bir platformda kendimizi ifade etmemizin gerekliligi uzerineydi. O zaman yazdigim onlarca günluk gelmisti aklima. Sonra o zamanlarda cok tecrübeli ve hayattan o siralarda oldukca keyif alir gibi gorunen genc bir cocugun gezi blogunu gostermisti bizlere. Acaba o genc adam hangi sikintilarla basa cikiyordu o siralarda, kim bilir? Ama o zaman, hic de öyle görünmüyordu.

Iste ondan sonraki aylardaydi blogspotta bir seyler karalamaya baslayisim. 

Geriye dönüp baktigimda, ne söylemek istedigimden cok da emin degilmisim, ama iste, baslamisim bir kere. 


“Aslnda benim hakkımda hiç bir şey bilmiyorladı, beni tanımıyorlardı, yalnızca adımı biliyorlardı evet tanışmıştık ama o kadar zaman yetmezdi ki..” 

Ve ilk satirlarim bunlar olmus, cok sevdigim bir sarkinin sozleri ile birlikte. Sarkilar, hayatimizi anlatan, hic tanimadigimiz, tanismadigimiz insanlarla bizi birbirimize gorunmez zincirlerle baglayan, bizi baska dunyalara goturen sarkilar...

Simdi,bu satirlari karalamak icin bilgisayarin basina tunemisken fark ediyorum ki, 2019 yili icin yazacagim ilk ve son yazi bu olacak. Yillar icinde yazdiklarima, kendi ic aynama baktikca biraz uzulmuyor degilim bu duruma, zira kendimi kagit uzerinde cok guzel anlatabildigimi her zaman savunurken, 2 sene icinde cok az sey karalamis olmak biraz uzucu bir durum. Arkadaslarim ve bloguma bir sekilde denk gelip kesfeden insanlardan duydugum geri bildirimlerden belki biraz da, son aylarda kendimi cogu kez, evet bu sefer bilgisayarin basina oturacagim ve bu aklimdan gecenleri yazacagim derken buluyorum. Ama heyhat, hayatin beni getirdigi bu noktada ne icimdeki sabir tohumlari eskisi kadar tazeymis gibi hissediyorum, ne de neyi nereden nasil anlatmaya baslayacagimi eskisi kadar kestirebiliyorum. 


Ama iste insan kendini iyi hissettigi ve huzur buldugu seylere bir kez geri döndü mu her sey corap sokugu gibi geliyor yeniden. Öyle ya da böyle, kendime ve bunu potansiyel olarak okuyacak olanlara duraklamanin, dusunmenin ve kesfetmenin getirdigi sessizligi anlatmaya calisirken buluyorum kendimi. 

Galiba tum bu analizler ve kendime yapacagim aciklamalar icin bir kac posta daha ihtiyacim olacak.  Ama bir deneyelim...

Son 10 yil,yirmilerimin otuzlarima evrildigi sure, benim ve bircok sevdigim insan icin oldukca yorucu bir zaman dilimiydi. Bu yil ögrendim ki, bu yaslar genel olarak psikolojik sikintilarin en siklikla yasandigi donemlermis. Belirsizlik, hayatini bir düzene oturtma istegi, gelecekten ne istedigini ve ne bekledigini anlamaya calisma ve daha binlerce sey. 

Evet evet, hepsi benim de basima geldi. Geriye dönüp baktigimda, bu sürede ilk bes senedeki kaygilarim daha naif, daha basit ve yasimin cok ilerisinde gibi hissettiren kaygilar gibi gorunuyor simdi. Son 5 senedir hissettiklerimse, cok daha derin, cok daha farkli noktalara dokunan bir gelismenin habercisi gibi.

Elbette yazdiklarimdan, ve yazmadigim zamanlardan bir takim cikarimlara cok kolay varabilirim. Ama yok, her ne kadar uzerine kafa yorsam da tam bir korrelasyon örgüsü olusturamiyorum. Bu da her seyi daha hayatsal yapiyor; her sey pek cogu zaman rastlantisal olarak öyle oluyor.
Bu seneye geri donecek olursam, benim icin uzun zamandir iyi gecen bir zaman dilimi olarak hatirlayacagimi kesinlikle soyleyebilirim. Biraz beklerseniz bir metaforla bile anlatabilirim söylemeye calistiklarimi, sanki simdiye kadar yogurdugum harcimi sekillendirmeye basladim gibi hissettigim bir yildi bu sene. Kendi tuglalarimi dizdigim, dizerken riskler aldigim, yuzlesmeleri ögrendigim ve cabalamayi ne olursa olsun birakmamayi bir kez ve bir kez daha hatirladigim bir yildi.

Eh, belki onca insaat isinin arasinda zaman bulup da neler yaptigimi anlatmak biraz.. ne bileyim.. yorucu geldi galiba. Kendi dusunce evrenimdeki merdivenleri tirmandim onun yerine cogu kez. Otomatik dusuncelerin yerine yenilerini getirebilmeyi ogrendim. 

Tüm bunlar beni bu yaziyi yazmaktan ve eski günlerdeki gibi, bir meselem var ve ben bunu anlatmaliyim gibi hissetmekten alikoyamadi. Iyi ki de alikoymadi, zira insa ettigim tuglalarin icinde yazmak ve kendimi - her ne anlatacaksam- yazarak anlatmak da var.

Cunku anladim ki yas kac olursa olsun mesleler asla bitmiyor, evriliyor, degisiyor, bambaska kiliklara giriyor, ama asla kaybolmuyor. Icimizdeki ses susmadigi surece. ellerimizde durmamali diye dusunuyorum.

10 sene onceki kendime de söyle demek geliyor icimden, sen kendini ne kadar taniyorsun ki? Sadece adini biliyorsun. 

:)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

No Screws Loose