Kayıtlar

Ekim, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sonbahar

Resim
De zomer is al weg, dus we waren aan het Herfst wachten. Het gaat niet lang duren dat het ook weg zijn, dan komt de winter. Ik hou niet van koud, maar het is zo. Ik zou willen dat het zo lijk op het foto uitziet. Maar het is bijna nooit zo. Ik weet niet waarom, maar er zijn geen bosen zoals op de fotos.Toch, zien we wel alle kleuren van herfst in Ankara. Het is leuk natuurlijk, als je niet over koud denkt, ofwel een warme coffe drinkt. Herfst...Lieve herfst..Ik mis herfst in Belgie.Het is anders daar, met andere mensen, met andere uitzieten... Maar mensen, wij , zijn hetzelfde, we leven in hetzelfde manier, om blij te zijn. Het leven is soms anders dan wat we verwachten.

Hüzün.

Resim
Elime penguenleri aldım, okuyasım gelemedi bir türlü. Esprileri mi eskisi gibi değil ben de mi bir sıkılma hali baş göstermekte anlamadım. Geçen gecelerden birinde, yine aynı bu şekilde, mars needs woman dan sonra sit back relaxi dinlemiştim. Tabi o zaman geçmiş zamandı. Bu güne göre geçmiş zaman. Gidenler ve kalanların olduğu zamandan önceki. Birilerinin yanında olması iyi gelir böyle anlarda insana. Doğası bu ya yalnız kalamaz aslında insan. Bunu bir psikolog demişti geçen haftalarda katıldığım seminerde. Ne kadar kendime yetiyorum desek de illa ki birbirimize bağımlı yaşarız. Anne karnından çıkmadan bile ona göbek bağı ile bağlıyızdır ki oraya düşebilmek bile anne ve babamızın ortak katıları ile gerçekleşirken… Yorgunum aslında, çok yorgunum. Koca 2 aydan sonra bir haftalık tatil gibi oldu bu hafta, bu gün Erdinç bey sağ olsun dişimi de yaptıramadım. Başka zaman olsa, çok içimde kalır streslenir düşüncelere dalardım ama olmadı bu sefer işte. Hayat başka endişeler koyuverdi önümüz

? .

Ve soru işareti, noktaya bırakır yalnızca yerini.

You might see the sun.

Jagadamba.. you might see the sun. Aşk bu mu aşk acı mı, acıtır mı incitir mi? aşk bunu bana yapmaya mecbur mu? Uzunca muhabbetler yapasım var. Sonunda hepsini bir sona bağlayasım bir de. De ekini ayıramadığım zamanlarımı anımsıyorum. Algının yanılgısını. Sonra herşeyin daha açıklığa kavuştuğu, zihnimde temiz resimlerin oluşmaya başladığı zamanların gelişini ardından. Kendi başıma yarattığım alfabemi bir psikoloğa danışmak istiyorum bir de. Nedenini niçinini iyice araştırmak. Sorgulamanın verdiği tatmin oluş. Monty'i özledim ben. Ona sarılmak istiyorum şu anda, şimdi. Böyle sarılıyım,sıkıyım.Yumuşacık. Montiiiii kom een keer!!! Jagadamba çok güzel şarkı ya.

Bir hafta

Resim
Bir hafta.8 çivi, 4 halka ve 2 demir çubuğa bir hafta.

Görememek

Santimlerce yakın.Yıllar kadar uzak. Yorgun,sorumluluk sahibi ve kalabalık. Düşkün, umursamaz ve komik. Bazen bir gülümseme kadar sıcak, bazen de o kadar uzak ki görünmeyecek diyarlara yelken açmak. Bilmek ve bilmemek. Göstermek, paylaşmak, hissetmek. Unutmak ve tanımak her yeni geçen günde. Hatırlamak güzel günleri. Bir olmak birden fazlayken, yalnızca bir. Susmak. Gürültüyle susmak. Umursamadan olacakları öylece beklemek. Neler yaşanacak düşünmeden sormadan öylece bakmak. Görememek.

Pazar Günleri

Pazar öğleden sonralarına ait anılarımda, annemin illa ki soğanla ilişkisi olan yemeklerinin güzelim kokusu var ilk olarak.Arkasından, ertesi günün stresi ( ister küçük olalım ister büyük), pazartesinin o insanı bir şeylere zorunda bırakan tavrı ile, abimin bilgisayar başı vakit geçirmeleri gelmekte..İster "Joe", ister "Will you remember?" ama Cranberries, arka fonda hep o güzel müziğin ruhuma işlenişi. Ve bir pazar gününden yazıyorum işte bunları .Pazartesi günü hep eskisi gibi. Soğanlı yemekler de. Abimi özlüyorum ama Cranberries arka fonda çalıyor. Dinliyorum dinliyorum..Eski pazarlardaki gibi. I remember diyesim var şarkıya.

Herkes, kendi kalbinin ekmeğini yer.

Bugün öylesine bir gün olmamalı demedim kendi kendime. Bugün farklı bir gün olacaktı oysa. Sabahın erken saatlerinde, fizik sınavına daha önce bu rahatlıkta girmemiş olmanın verdiği güzel his tüm bedenimi sarmışken, bir yanım, yine de sınavın her zamanki gibi olacağını biliyordu. Coffe Break 'in kapısının zincirlenmiş olması, kampüsteki ilk ufak çaplı şoku yaşattı bana sabah sabah. Sınav geldi, sınav gitti, birkaç arkadaş koyulduk Mozart'a...Ve voila! Mozart'ta kapatıyoruz demesin mi! aBooov:D Velasıl kelam yola koyulduk, Armada'ya giden dolmuşta bulduk kendimizi Işınla. Her ne kadar adam bizi eskişehir yolunun ortasında bıraksa da, eve vardım tek parça halinde. Butterfly Effect'in 2 nin hayalleri paramparça eden kurgusu, öğleden sonramda ekşimsi bir tat bıraktı maalesef. Ben güzel bir film izlerim sanmıştım. Karavana. Neyse ki uzun hazırlanmalardan sonra Yasemin'le buluştum.(Yasemin tekrar özür dilerim beklettiğim içim ;) ) Otobüs yolculuğumuz su gibi geçti, çü

onekim_

Bugün onekim. Bugün değişik bir gündü. Bugün babamın doğum günüsüydü .Ona ekler pasta aldık. Bugün onekim. Grip aşısı olduk. Ailecek, bugün. Bugün cumartesiydi. Okula gittim, kimya dersine girdim. Bugün. Bugün dolmuşa bindim. Hem de üç kez. Bugün Belçika ile Türkiyenin maçı vardı. Kaç kaç bitti bilmiyorum ama en son Belçika öndeydi. Bugün onekim. Bugün bir daha mısır patlağı yiyemeyceğim (2,5 yıl) diye, mısır patlağı yedim. Bugün on ekim. Güzel bir sonbahar günü. Bugün onekim.. o, ne? kim?...

Mektubun içindeki 8 çivi

Resim
"Well, ı got it, finally!! I was happy as a little girl, smiling and remembering all that things that We've done..How lovely it was, how lovely we were.. I hope one day we'll meet again and have great times again..! " To J. Bayram geçti gitti, sonunda bu rüzgarlı ekim gününde, elime ince mi ince bir zarf geçti.. Sao Paulo'nun ara sokaklarından bir postahaneden gelmişti. Daha önce de yine Sao Paulo'nun içindeki evlerden birinden. Mutlu oldum. Evet, evet. "İyi ki" dedim. Bir de, Erdinç beyin 8 çivilik teklifine "varımmmm" dedim bu gün.Umarım kutumdan küçük çıkar.

Probis ve Gece

Bir kedi var masada. Mor elbiseli.Kulaklarında kırmızılıklar var bir de.Ama ben kırmızıyı sevmem kediyi sevsem de. "You Don't Know" u açtım yine. Milow a aşık olalı çok olmadı, keşke daha önce olsaydım da, Tielt taki konserine gidebilseydim! Sabah probis krizimi peki ile söndürdüm. Yarın yemek istiyorum ama probisimi. Yiyemediğim değerlimi.Yeşilimi. Bir yıl Probis yemedim ki ben. You don't know anything about me. ........................................................................... Şarkının en çok bu kısmı güzel; Baby baby baby you don't know.. ........................................................................... Masa tenisi oynadım bu akşam. her pazartesi bundan sonra evelallah! Forehand backhand zehir gibi kaptık hepsini yasminimle..=) Gece geldi yine bu seferde.. Yine odalarına, rüyalarının derin denizine daldı bir çok insan.. Ben de gidici o dünyalara dalma heveslisiyim, yarın "okul" var malum.. Aah ah, Serdar Ortaç' a kaldık

Abel

well, it's just how I wanted it to be. ik doe de deur dicht straten lijken te huilen wolken lijken te vluchten ik stap de bus in mensen lijken te kijken maar ik wil ze ontwijken voordat ze mij zien het is al lang verleden tijd dat je mijn verjaardag niet vergat je onvoorwaardelijk koos voor mij.. ..... ik loop de straat in maar het zal me nooit verwarmen omdat het mij niet kan omarmen wie zou mij zien het liefst zou ik willen schreeuwen ik zou oneindig willen schreeuwen maar het gaat niet jij bent nu alleen van mij ik kan de wereld laten zien dat het zo beter is misschien het is al lang verleden tijd dat ik vergat hoe jij me zag dat ik zo anders ben dan jij... Het liedje..Eerste liedje die ik graag geluisterd heb in Belgie, eerste die ik zijn tekst van buiten kende..:) het is eigenlijk een Hollandse liedje, maar voor mij is het zo mooi, dat ik denk niet vanwaar komt het. Belgie..Ik mis je..<3

Diş Fırçası

Yazmak, kalemsiz kağıtsız bir şeye benzemese de. Anlatmak bazen , ellerini ellerinde, gözleri gözlerinde olmadan da yapabilmek. Dişlerimi çamaşır makinesine dayanarak fırçaladım. Aklıma 2 gün öncesine benzeyen, oysa 2 gün bir hafta öncesinden kalma bir an geldi yeniden. Dolmuştayım, hızlı ve sallanarak gidiyor dolmuş yine her daim olduğu gibi. Sonra bir dönüşe geliyoruz, sağ taraftaki yol, çocukluğumun geçtiği yere gidiyor. Bense geleceğime, okuluma gidiyorum. Sağımda bir kız oturmakta, elinde telefon. Telefonun ucunda aralarındaki ilişkiyi nasıl isimlendirmesini istediğini anlayamadığı-belki de-sevdiği. Sonra yükselen radyo sesi ile irkiliyorum, ünlü bir aktör karısına seni bir daha asla aldatmayacağım demiş, kadın da inanmış ve tekrar bir araya gelmişler. Sözler, diye geçiriyorum içimden, verilen tüm sözler. Elimde "Uçurma Avcısı" var bir yandan da. Okudukça okuyorum, dolmuş sallana sallana gidiyor. Tekrar banyodayım.Zümrüt yeşili yüzüğüme ihtiyaç duyuyorum birden, sağ yüzü