Herkes, kendi kalbinin ekmeğini yer.

Bugün öylesine bir gün olmamalı demedim kendi kendime. Bugün farklı bir gün olacaktı oysa.

Sabahın erken saatlerinde, fizik sınavına daha önce bu rahatlıkta girmemiş olmanın verdiği güzel his tüm bedenimi sarmışken, bir yanım, yine de sınavın her zamanki gibi olacağını biliyordu.
Coffe Break 'in kapısının zincirlenmiş olması, kampüsteki ilk ufak çaplı şoku yaşattı bana sabah sabah. Sınav geldi, sınav gitti, birkaç arkadaş koyulduk Mozart'a...Ve voila! Mozart'ta kapatıyoruz demesin mi! aBooov:D Velasıl kelam yola koyulduk, Armada'ya giden dolmuşta bulduk kendimizi Işınla. Her ne kadar adam bizi eskişehir yolunun ortasında bıraksa da, eve vardım tek parça halinde.

Butterfly Effect'in 2 nin hayalleri paramparça eden kurgusu, öğleden sonramda ekşimsi bir tat bıraktı maalesef. Ben güzel bir film izlerim sanmıştım. Karavana.

Neyse ki uzun hazırlanmalardan sonra Yasemin'le buluştum.(Yasemin tekrar özür dilerim beklettiğim içim ;) ) Otobüs yolculuğumuz su gibi geçti, çünkü anlatacağım o kadar çok şey vardı ki sanki yıllardır görüşmemiştik. Sonrasında da dar mı dar tıkabasa bir otobüste, kuğular diyarı kuğulu park'a koyulduk...Güzel yer şu Tunalı..Cıvıl cıvıl, sakin, dingin...Gezdik durduk, Depo senin koton benim, ayakkabılar ojeler altını üsütüne getirmesek de, dağıttık. :) Börgırda mola verdik sonra(bir afsliye selam çakmasam olmazdı), Yasemin anlatsındı ya biraz da. Hep ben hep ben. Aa..

Gelgelim aklın yolu bir oldu; arağımız şey ikimizin de aynıydı..Aklımızın ve ruhumuzun huzursuzluğunu ancak birsey cözebilirdi.Nitekim istediğimizi gayet uygun bir yerde bulduk..Mutlu mutlu olduk sonra. Zaman Olgu ve Hilal'i alma zamanıydı . Tabii bu arada biz 19 yıllık Ankaralı 4 gence, Şinasi sahnesini bulmada yardımcı olan genç abimize buradan teşekkürü bir borç biliyorum. Neyse bir afsliye daha selam çakıyor ve "Perde.." diyoruz.

Bitti.Güldük duygulandık. Geç kalanlara, geç kalmadan gittik, beğendik alkışladık. Erkek pazarı olsa dedik dedik hayıflandık. Düşe kalka olmayacağını öğrendik.Alkışlamak eylemi ilk ne zaman yapıldı acaba.. diye de sordum ben kendime şahsi olaraktan.

Evet. Günün sonları gelmişti artık. Tunalı'dan Kızılay'a bizi kaydıran(!) inişe bıraktık kendimizi. Geldik Konur'a.. Leman'a gitmemek prensibimi böyle bir günde bozmuştum artık, browniler, tiramisular gitti çaylar geldi. Olgu kedileri öldürme içgüdüsü ile savaştı, ve biz 4 kafadar cumartesi gecesinin tadını çıkarma çabasına girdik.

Çıkardık da.Az gülmedik birbirimize, az espri yapmadık.Gerek çocuğun tekinden mendil aldık, gerek hesabı paylaştık.Gece bitiyordu ya artık. Ayrılmak istemesek de.

Dönüş yolunda sağlı sollu pazar malları karşıladı bizi. Olgu'nun kollarında Charlie's Angels modunda yoldaydık. İşte o anda oldu olan. Tavşancının acı dolu suratı bizi kandırdı. Artık tavşanlar için de bizim için de çok geçti. Bir insanlık ayıbı yaşanıyordu. Bu günün şanınıa yaraşırdı aslında; ama biz başımıza nasıl gelir? diye düşündük durduk. Dilek kağıdında da şöyle diyordu oysa, "çocuksa istediğin muradın olacak..."

Ve son round.Ankaray.Saat 23:15. Tanıdık bir arkadaşı ile rastlaştık Yasemin' in.Grup arkadaşları oldukça garip insanlardı ancak.Yasemin'i bir çeşit sorguya aldılar. Sonra da özür dilediler. Mit misin nesin? Gonuşma leyn!!!

Bitti. İnanması zor ama bu kadardı 17 Ekim. Aktı geçti; yine tutamadık. Ama yazdım. Yazdım ve hatırlamak için ileriye doğru bir adım attım. Yıllar sonra bu günün anısı kalsın diye hatırımda. Gülelim diye yine okuyunca. Şu saate kadar uykusuz kalışımı hatırlayayım diye bir de..

Ne demiş Seda abla? "Herkes kendi kalbinin ekmeğini yer.."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose