8 Mayıs'ın Gizemi

"Sen neymişsin be Ankara?" dedirten bir günden sonra oturup yazmak gerek yaşananları azıcık da olsa.

Çünkü ne kadar anlatsam da, o an gibi olamaz yazdıklarım.

Saat 10 da başlayan yolculuk, 6 buçuğa a doğru, ayaklarımıza tabir-i caiz'den öte bir kara su indirmişken sona erdi.

Hande, Çağın, Erkin ve bendeniz, önce 100 adet kuşu bir arada beslemeye çalıştık. Tabii kuş pisliğinden kaçmak ayrı bir beceri istiyordu. Yemci amcanın hüzünlü hikayesi, bir düşüncesizin yalnızca kuşları ile bir fotoğrafı çok görmesi ona, bize de çok dokundu. Onu öylece otururken bir de biz çektik, sözümüzü verdik ve devam ettik yola.

Ruşeymli ekmek i bulmak en az faydalarını öğrenebilmek kadar zevkliydi zevkli olmasına ama, Hacı Bayram Camii yöresine ilk kez giden bizler, insan çevresinin nasıl bu kadar keskin değişebildiğine şaşırdık doğrusu. Elimize erotik shop kağıtlar mı dağıtılmadı, ameleler mi görmedik yollarda. Hacı amcalar, sakallı amcalar, sadece amcalar da cabası.

Velasıl kelam, geldik arkasından Kızılay'a. Sevimli simitçi amca, bize Menekşe Pasajını bulurken yardımcı oldu, ve 35 kuruşu ararken, bu işin uzmanı Vedat Amcaya geldik çattık. Gerekli tarihi bilgi ve sıcacık bir sohbetten sonra, taksici ile çayyoluna ne kadara gidiyor pazarlığa tutuştuk!
Çetin ceviz çıktı taksiciler, 25 ten aşağı inmediler.

Sonra yollar bizi aldı, bahçeliden gazi mahallesine, emekten çankaya ya sürükledi. Ben bile, bir gün geçmesine rağmen, nerelerden nereye döndük artık hatırlamıyorum. :)

İtfayeci Abdurrahman amca ve itfaye bürosunda içtiğimiz çaylarla başlayan günümüz, cinnah yokuşunu yuvarlanarak(!) inerek tamamlandı.
Akşam, guitar hero oynamak, sucuk şarapla neşelenmek ve çılgın dans güzel olsa da,
kültürü anlamak paha biçilmezdi.:)

09.05.2010

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose