Nefes

Hepimiz farklı anlarda doğarız. Aynı anda doğduklarımız, belki hayatımız boyunca asla karşılaşmayacağımız insanlardır. Aldığımız nefes sayısı asla bir olmaz o yüzden kimseyle. Birileri bizden birkaç nefes ötede, birileri ise geridedir. Ve işte belki de bu yüzden, sadece bu yüzden, birbirimizi asla anlamayız gerçekten.

Bir gece vardır elinde. Temiz, pürüzsüz, kırmızı. O gece hep öyle kalsın istersin, uzasın uzasın aksın.  Elindedir işte, kırmızıyı sevmesen bile öylece duruyordur, bırakamazsın. İçten içe çeker seni kırmızının büyüsü, altında saatlerce kalabilirsin.

Sonra, senden birkaç nefes ötede ya da geride olan birileri gelir, elinden alır o geceyi. Önce yanında oturur, seninle gökyüzüne bakar. Sonra sana etrafı gösterir, yıldızları gösterir, bulutları gösterir. Gökyüzüne bakan sen birden bire onun gösterişine bakarken bulursun kendini. Nedendir bilinmez, seni alır o götürür o gökyüzünün altından birdenbire. Oysa sen orda kalmak istiyorsundur, tam o anda, yanında senden farklı buğusuyla duranla, oracıkta, o kızıllıkta.

Seni asla anlayamaz ki o. Göremez ki içini, nefesini. Seni alır götürür oracıktan. Başka bir yerde yalnız başına bırakır. Kızıllık geride kalır, aklın orda kalır, kalbin onda kalır...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose