İstanbul'da bir gün..

Uzun bir aradan sonra, tekrar yola çıkmak heyecanı...

Sanki hiç gitmemişim, Ankara'ya geri dönmemişim gibi buldum İstanbul'u. Ne kadar zaman geçmişti ki zaten. Altı üstü 6 7 ay... 6 7 ayda neler olmazdı ki ama, yaşayıp öğrenip anlamış biri olarak, evet oldukça uzun bir zaman sonra gitmiştim yine de. Göreceli de olsa.

Sabahın erken saatinde, yine o gökdelenlerle kaplı yollardan geçerken uyandım. Köprünün ışıkları bile daha yanmamıştı. Önce Beşiktaş'a gittik, oradan Taksim'e. Beşiktaş sahilinde martıları izledik, çiçekçi teyzeden çiçek aldık (!) ve pazarda gezindik. Güzeldik, çok güzeldik. Başkaları da olsaydı yanımızda, daha çooook eğlenirdik.

Taksim yine kendi curcunası içine aldığında bizi, biraz yorulsak da, kendimizi Kadir Has'ın denize 0 manzarasında bulunca her şeyi unuttuk. Kadir Has Üniversitesinin gittiğimiz binası, eskiden fabrikaymış. O yüzden binanın iç mimarisi oldukça enteresan bir yapıdaydı.

5 saat süren ve yeni şeyler öğrendiğim panelin ardından, kendimizi kalabalık bir insan güruhunun içinde bulduk.  Amacımız yalnızca katılım belgelerimizi almaktı oysa... Kargaşadan kurtulunca kendimizi dışarı attık, bir de ne görelim, bardaktan boşanırcasına yağmur.

Yeniden bir taksiye atlayarak, kendimizi Taksimde bulduk. Taksicinin telefonuna kontör yükletme çabası gözlerimi yaşartarak gülmeme sebep olsa da, Taksimdeki Simit Sarayında inince tüm yaşadıklarımızı unutup yeni bir sayfa açmaya çoktan karar vermiştik...

Yer bulmamız epey sorunlu oldu. Herkes yağmurdan kaçıyordu malum. Ama sonunda, arkalarda da olsa bir yer bulmuştuk. Fakat nereden bilelim yan kesici amcanın hedefinde olduğumuzu... Yanımızdaki adamın uyarısına pek inanmayınca, sen misin inanmayan dercesine, bir sivil polis sokuldu yanımıza.. Sivil polis.. Hayatımda bir polisle sohbet etmemişken, tıpkı Behzat Ç.dekiler gibi biriyle karşılaşmak.. Ancak İstanbul'da yaşanabilecek bir deneyim.. Ne dersiniz?

Sonra neler mi oldu? Yağmurda dolaştık, istiklal'de zik zaklar çizdik..Çeşit çeşit, renk renk insanlar gördük, tıpkı İstanbul'un kendisi gibi. Tabii Taksim'in girişindeki kocaman çiçeklerden yapılma kediyle foto çekilmeyi unutmadık.


İstanbul maceramız saatler 12 ye vurunca sona erdi.

Ne mi yaptık? İnsanın kuş misali olduğunu tekrar kanıtlamış olduk... :)))

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose