Mor
Sana söylemek istediklerimi uzun uzun anlatmak istiyorum.
Kısa cümlelerle değil, ilk kez dinleyen, kelimeleri ilk kez duyacak birinin
hassaslığıyla. Kelimeleri seversin sen de, biliyorum. Karşı karşıya oturduğumuz
yeşil çimenlerin üzerinde anlatmak istiyorum hepsini. Sabahları serin, öğle
üzerleri hafif bulutlu günlerden birinde.
Tanımak nedir? Kendini tanımak ne zaman mümkündür? Tanıdığını
sanarsın sadece, uzun bir yoldur kendini anlamak. O uzun yolun neresindeyim?
Yolun neresindesin?
Güzel bir yaz günüydü, içimdekilerin hepsini boşaltmış ve
rahatladığımı sanırken geçti her şey başımdan. Anlamak çok uzun sürdü ama
sonunda anladım. İnsan kendini yaşadıkça tanır. Kendini yaşamayan bilemez hiçbir
zaman. Kendimi bilmediğim bir zamandı işte o zaman. Kimine göre erken, kimine
göre geç…
Kendimi tanıdıkça, o yazı unutmak daha da güçleşiyor, ama
sonunun öyle ya da böyle olacağını düşündükçe derin bir nefes alıyorum.
Şimdi bu satırları
yazarken yalnızca sen anla istiyorum beni ama kim bilir herkes neler düşünecek.
Herkes neler çıkaracak kendine. O uzun zaman dilimini kimse bilemezdi oysa o
kısa gibi gelen ama içindeyken büyüyen zamanı.
Sana söylemek istediklerimi o yüzden, sadece sen anla
istiyorum. Bir başkası görmesin, bir başkası incinmesin bizden. Biz değiliz,
belki hiç olmadık, belki de bir kez olduk ve hep öyle kaldık, sonrasında ne
olursa olsun. Bunu bilemiyorum, o yüzden tek kelime daha fazlasını edemiyorum.
Suya
dalıyoruz. Su mavi yeşil arası bir renkte. Nefes almakta zorlanıyoruz.
Gözlerimizi kapatıyoruz. Etraf mor. Nokta.
Yorumlar