Dikenli Tel

"Her seferinde,  hiç şaşmaksızın, kendi dikenli tellerime çarparak yürümekten artık çok yoruldum. 


Uzaktan güzel görünen tüm hayaller, yanına, yanıma yaklaştığım zaman bir anda kanayan güller haline neden dönüşüyordu ki?


İnsan kendi kendine niye dikenli teller örerdi ki?


Biliyordum, çıkarmayı denemek aptallıktan başka bir şey sayılmazdı. İnsan bir kere zırhını çekti mi, kolay kolay atamazdı. Kaç kere, olmamışlıklar, yarım yamalak olmuşluklar ve uzun zaman hayalleri ile boğuşurken, çevremdekilere sarılırken acıttığım o tellerden kurtulmayı denedim. Olmadı, yapamadım. Artık bir parçam olduklarına inanmaya başladım. Onları sevmiyordum, ama onlarsız yaşamayı düşünemez olmuştum.


Kimseye açıklamadığım nedenlerim vardı. Ne süper ego, ne id, hepsi kendi içimdendi onların. Belki de diğerleri de vardı. Bilmiyordum.


Dikenli tellerim en çok bana batardı.


Kanatırdım kendimi her geçişlerde, her yükseliş ve düşüşlerde. Bilirdim acısını, uyuştururdu beni, yarattığı kanlı zırhın ardına saklanır, mutlu oldum sanırdım. Bir de üstüne, çarpıp kanattıklarımın acısını ekler oldum acıma. Kendime koşamazken onları nasıl korurdum?

Her seferinde, hiç şaşmaksızın, kendi dikenli tellerime çarparak yürümekten çok yoruldum. 


Artık bir şey hissedemez haldeyim. 


Yorgunum.
"

Yorumlar

tutku dedi ki…
"duygularımı kemiren bir şey var içimde..." diye başlayan bir yazım vardı.birbirine ne kadar çok benziyor;aynı hisler,farklı ifade şekilleri.işte ilginç olanı da bu.kanatan cinsten bir acı...ve tükenmek bilmeyen bir yoruluş!
Yalnız olmadığımızı bilmek sevindirici olsa gerek..
tutku dedi ki…
bu muhtemel bir şey.ama bir gün intihar etmeye kalkışırsan,yalnız olduğunu hissetme tamam mı ;)
Hislerim o kadar derin ve çaresiz değil her şeye rağmen.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose