Boğaziçi G-2 ve G-3

İkinci günü artık hatırlamıyor olmam, ne yaşımla alakalı ne de o gün yaşadıklarımla.. İstanbul bu işte, hızlı yaşamak dedikleri şey böyle olsa gerek, ben de ikinci günden o kervana girdim sanki ve bir türlü yazmaya fırsat bulamadım.

Oysa şimdi, düşününce, ikinci günde oldukça hızlı geçmişti, çekingen asistanım ve onun da stajyeriyle. Kurduğum reflux deneyinin ilk günden 10 saat sürecek olması beni demotive etse de, zaten çok yorgun olduğumdan daha uzaklara gitme fikrinden çabucak soğumuştum. Öğleden sonra Deniz ve Hazal'la güzel zaman geçirdim, bana iki kampüsü, arasındaki caddeleri ve ortamı anlattılar.

Denizden ayrılıp karnımı doyurduktan sonra, deneyi kontrol için okula gittim. Lisans öğrencilerine bile verilmeyen kapı kartı, asistanım sağolsun elimdeydi. :) Ee, madem 10 da girecektim gece gece, napalım, gül ve diken olayları!

Korka korka girdim, refluxu kapattım ve gecenin bir yarısı dondurmam elimde yürüye yürüye vardım yurduma.

Boğaziçililerin "Petek" dedikleri, çılgın boğaz manzaralı bir yer var kampüste, ve hiç bir akşam boş olmuyor. O gece de öyle oldu ve yine o uzun bayırı inerek odaya ulaştım...

Sanki çok daha kısa oldu bu gün. Oysa yaşarken böyle değildi... :)

-3-

3. gün mü dediniz? :D Ne yaptık 3. günde, off sanırım ben gün gün anlatamayacağım, zaman ilerledikçe, ayrıntıları hatırlaması zor oluyor, o an da yazamıyorum yorgunluktan, onulmaz bir kısır döngü buuu!!

Tamam tamam her şeye rağmen denemeye devam... :)

3. gün, sevgili asistanım yüzünden bir önceki günümün boşa gittiğini öğrenmemle başladı. Moral bozukluğumu TLC yapıp HPLC öğrenerek geçirsem de, ertesi gün tekrar laba gidecek olmak biraz canımı sıkmıştı. HPLC aleti, sanki deprem dalgalarını ölçermişçesine veriyordu datayı.

Datamı aldıktan sonra, Lütfiye ile atlayıp Ortaköye gitmeye karar verdik, yolda kararımız otobüs durağı azizliğinden dolayı Beşiktaş'a çevrildi. Fakat, benimle yaşayanların yakından tanıdıkları bir yaşam biçimi olan spontane yaşam(!) Lütfiye'yi de sardığı için, şişlide otobüsten inip bir kadının peşinden uzun uzun yürüyerek Cevahir'e gittik!

Cevahir tek kelime ile kocaman. İnsan bakarken yoruluyor. Tepesindeki saat başları yaratıcı ama mimarisi biraz fazla yorucu olmuş bence...Girebildiğimiz tüm mağzalara girdikten sonra, gecenin bir yarısı odamıza geldik.

Geceler bizimdi nasılsa...

:)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose