Kelimeler yetse daha neler neler...

Beni ne sürükler bir şeyleri yazmaya? Düşünmedim değil önceden, şimdi ayrı bir takıldı aklıma, çünkü genelde çok düşününce gelmez sorunun cevabı. Bir deneyeyim dedim bu sefer, bakalım bulacak mıyım.
Her şeyden bir ders almak vardır ya, aslında bazen o da olmamıştır belki hayatımızda. Küçükken, keskin çizgilerle çizilmiş fikirlerin varlığına inanırdım. Herhangi bir konuda sahip olunan sağlam düşüncelerin ve hislerin değişmediğine yemin edebilirdim. Ama sonra, "değişmeyen tek şeyin değişim" olduğu klişesi ile karşılaştım. Fark ettim ki her şey, herkes değişebiliyor, en kötüyken en iyi olmaya çalışıp her zaman yanındayken arkandan kuyunu kazmaya çalışabiliyor.
Tam da bu durumun "sabit"liği ile avutmuşken kendimi, insanın özünde neyse aslında o olarak kaldığını anladım. Belirli şeyler, belirli olaylar, belirli kimselerin belirli parçaları asla değişmiyor. Nedir bu "belirli" dedim sonra kendime. Kendi içime tutunca aynayı, fark ettim. Değişmemiş tarafımı şöyle bir selamladım ve sonra, düşüncelere daldım.
Yazmak mesela, benim için her zaman bir rahatlayıştı, bir çeşit terapi gibi. Paylaştıklarım kadar paylaşmadıklarım da rahatlatıyordu üstelik, onları yalnızca benim bildiğimi bilmenin rahatlığı ile hem de.
Sonra, değişen düşüncelerimi yokladım usulca. Yakın zamanlarda, gerçek empatiyi kurabilmenin olanaksızlığını fark edişim mesela,değişim genellemesini kendi üzerimden çürütmeme neden oldu.
İstisnalar yok mu peki, var elbette,ama kalıp cümleyi bilirsiniz...

Kelimeler yetse demişti Şebnem Ferah. Kelimeler yetmiyor evet, ama yazmak belki de, elinde olanlarla en farklı kombinasyonu yapabilmek.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walking through

Kesfedilmemis Element

No Screws Loose