Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Requem for 2009

Resim
Akşam oldu yine, ezan okundu biraz önce. Hava karardı, giden arabalar kervanı kıpkırmızı kesilirken, arkalarından gelenler bembeyaz bir ışık hüzmesi getirmeye başladı. Ve işte, insanın kendi kendine koyduğu 12 aylık bir zaman diliminin daha sonuna gelindi. Bugün "Iron lung"umu çekip çıkarmak istedim nedense. Ağır geldi, boğazım, göğsüm rahatsız etti sanki hep. Bir daha geri döndüremeyeceğim bir şeylerin gerçekliği mi yoksa yalnızca basit bir soğukalgınlığımı anlayamadım. Galiba her ikisiydi. İstediğim şeye gelince, sanırım tüm günlerimi en başından yaşamak, bu gün şu ana kadar, yeniden, şu anki gözlerle bakmak her şeye. Acıyı da tekrar yaşamak, sevinci de. Genelde istenen de bu değil midir zaten? Anılar hep tekrar yaşanılsın, güzel günler hep hatırda olsun istenmez mi? Ama, bir şekilde farklı benim istediğim şey, Yeni Türkü' den de yardım alarak; "Başka türlü bir şey benim istediğim..." Şimdi, yılın başından beri dinlediğim tüm şarkıları dinlemek, üşüdüğüm ve sı

52.haftanın izleri.

Yılın 52. haftası , ve son günleri bir yılın daha. Aslında bitmesi hep beklenen ama her geçtiğinde de tüh dedirtip kendini özleten bir yıl daha kayıyor ellerimden. Bir yıl önce bugün neredeydim, şimdi ise nerede ve kimlerleyim.İnsan, hayatının hep sabit bir çarkta devam edeceğine inandırmaya çalışsa da kendini, her yeni gün tıpkı parmak izlerimiz gibi bambaşka oluyor birbirinden. Gerekli noel kutlamaları yapıldı, hediyeler yerine ulaştı ve ben bir sonraki noelde, şimdilerde hayalini kurduğum o yere tekrar gidebilmek için dua etmeye başladım bile.Özlenmiş olduğumu ve arandığımı bilmek beni mutlu etti bunun yanında da. :) Bu akşam hatırladım Hot Chip- Ready for the floor u.. Ne kadar dinlerdim o çılgınları! :)) Her neyse. Bitti. Sınavlarım başlıyor şimdi. Ha gayret. Ha gayret deyince de hep şu geliyor aklıma..." Ha gayret güzelim gayret, geçer elbet, bu yağmur sabret.." Belki de yılın son yazısından, Saluuuu!

The Scientist

"Nobody said it was easy, no one ever said it would be this hard, aww take me back to the start..."

Kalbim, unut bu şiiri*

Her karşı çıktığına burnunun dibine gelen gerçekler gibi, yeniden bakılan tüm o fotoğraflar, anı denizini yeniden dalgalandırmaya yeter. Anı dondurma fikri, (ne kadar iyi olduğu yadsınamaz olsa da) bazen bazı hüzünlerin körükleyicisi oluyor. En azından, benim yaşam tecrübemde. When I don't believe in love, you're too close to me; demiş Dido. Bir de, bu günlerdir elimden düşmeyen Ahmet Telli; Kalbim, unut bu şiiri. *"Uğuldayan ve hep uğuldayan  bir orman kadar üşüyorum şimdi  yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda  yanlış ve zehirli çiçekler açıyor  Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık  Su ve ses kadar beklediğim  ne kaldı geride, bilmiyorum  uzanıp uyumak istiyorum gölgeme  ve sarınmak o kocaman gözlerin  uğuldayan rüzgârlarına  Bir acıyı yaşarım ve zehrinden  çiçekler üretirim kömür karası  uçurum kadar bir yalnızlık  yaratırım kendime, atlarım  Anısı yoktur küçük rüzgârların  Yapraklarım yok artık kuşlarım yok  büsbütün vi

Maybe

And when it was time to leave, all the peace on earth, was mine.It was just like he told me to go or he told me to hold his heart.I saw myself on the mirror.Alone but happy.Or maybe the happiest ever.
Hafifçe ısırılmış bir dünyanın ucundayım Ellerim uzanmış üşüyormuşum Acılar yanlızlığımızın ortak aynası olmuş Düşlerde gördüğümüz hep o derin anlam Ben nerdeyim Hangi düş benim Sen nerdesin Hangi roldesin Hafifçe belirmiş bir gülün açışındayım Daha sıcak daha derin bir yerlerdeyim İçimde büyüttüğüm hep o sorular Başka yüzlerde neden Neden anlam buluyorlar Ben nerdeyim Hangi düş benim Sen nerdesin Hangi roldesin.. D.S.S Midem yanıyor. Burnumda bir şeyler tütüyor. Birileri. Yazıyorum. Okuyorum. Gitmek istiyorum, tekrar. Anlamıyorum. Oradayken burayı özleyen ben nereye kayboldu?

SGBV

Deborah: -Adalet uygulanmıyorsa , namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa , sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor? Doktor: -Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben.Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim.Ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim...

Balık

Ben bir balıktım.Suyunu seven, öylesine bazen amaçlı bazen amaçsızca gezinen. Sonra, bir gün çıkmak istedim akvaryumumdan. Hayatı daha kuru yaşamak istedim, günler aksın, gitsin diye.Akvaryumuma yukarıdan bakmak istedim, daha iyi görebileyim nereye ait olduğumu diye. Çıktım.Başlarda nefes almak çok zordu. Sonunda, öyle bir şey oldu ki, alıştım kuru hayatın susuzluğuna, başkalığına. Bir yanım akvaryumuma dönmek isterken, diğer yanım öteki hayatın başkalığına tutuldu kaldı. Sonunda düştüm. Suyuma, akvaryumuma hızlı bir dönüş yaptım. Her şey, bıraktığım gibiydi. Susuz hayatın sahip olduğu farklılık, yerini eski hayatımın sıradan tınısına bırakıvermişti. Garip bir şekilde, yine zorlandım nefes almakta. Oysa burası, kendimi bildim bileli benim bir parçam olmuştu.Sonradan fark ettim ki, unuttuğum bir şey vardı. Ben, artık iki hayata da adapte olmuştum gerekli ya da gereksiz tüm artı ve eksilerinden haberdardım bu iki farklı hayatın. Ama aslında akvaryuma aittim ve sonsuza kadar öyle kalacakt

mola

Bir şeylere, birilerine, bir kavrama ya da bir olmayışa sinirim sanki. Her seferinde aynı hislere kapılıp geri dönüşlerime, kendimle çelişmelerime, ve olmasını isteyip de yapamadıklarıma.

Renk

"Ben gecenden geçen bir beyaz geminin Eskimiş hüzün sesiyim Düşün ki ben yolcumla eskiyorsam eğer Neyi anlatır sana rengim? Sana gönderdiğim dalgalarımın sesi Hangi yanına vurur içinin? Yaşam karşı durmaksa yaşanan yalanlara Ben nasıl gecenden geçeyim? Söyle, ben hangi rengimi seçeyim? Söyle, ben hangi bekleyişin nedeniyim?" D.S.S.

Daffodils

Garip. Garip bir duygu. Sanki biraz daha ileri gidince, en kötüsü olacakmış gibi, geri çekilme isteği. Ama, tüm beyin hücrelerinin yorumunun yanında, kalbin karşı konulamaz atışı.Daha önceden bilindik, çok da yabancı olmayan. Öte yandan, ritmi başka, sesi başka. Bu gün pırıl pırıl deneyler yaptık. :) Çabucacık bitiverdi, insan yaptıkça yapası geliyor, seviyorum chem101 labıııı!:D Neyse ki her bölümün kendine göre zorlukları olduğunu kavradım.Genellemeler, insanı yanılgıya uğratabilirmiş. Bu yüzden beklemeli ve görmeli. 30günü geçti bile dişlerime ilk müdahale olalı! 1 ay cepte. Günleri sayıyorum, tıpkı geçen yılki gibi. Mutlu, telaşlı zamanlarda kaybediyorum uçlarını, yorgun sıkıcı zamanlarda ise peşimi bıraksalar diye an bekliyorum. Ve yine, geçen yıldan deneyimle, sayılı gün çabuk geçeçek.Umarım. Bir yerlere geleceği düşünerek ve anı yaşayarak bakabillme arasında bocalıyorum ama galiba. Gelecekte bir gün özleyeceğim yerleri, arayacağım anları, şu anda tipik bir bozukluk veya rahatsız

Maskeler

"Master of Puppets I'm pulling your strings Twisting your mind and smashing your dreams, Blinded by me, you can't see a thing, Just call my name, 'cause I'll hear you scream." Söyleye söyleye, şarkılar mı kalmadı, şiirler mi bitmedi, ama anlatamadı insanoğlu içindekileri bir türlü! Günlerdir yorgunum. Yorgunluk, bir dalga halinde gelip gidiveriyor. Her hafta başka bir yoğunluk sarmışken, dinlenmek lüks geliyor.Neyse ki Aralık'a geliverdik, kışın bitmesine az kaldı.(!) Başlamak bitirmenin yarısı ya, o baabta. Baharı seven insana ne güç beklemek mevsimlerin geçmesini... İnsan zamanla değişmem diyor ama bir yerlerde iplerin hakimiyetini kaybediyor galiba. Bir şeyler ekisiliyor ya da çoğalıyor, bizler farkına varmadan başka bir rengin sahibi oluveriyoruz düşüncelerimizde. 6 kız bir araya gelemedik ama, 5 erli ve 4 erli buluşmalarımızda anlıyorum ki, hepimiz bir yerlerde farklılaşmışız. Ama sonuç olarak ortak bir payda var (eskilerin dey

My Meadowlark

Bir bayram günü yine, yıllar öncesinin tadı olmasa da, hala aynı sıfatla.Şeker yeme isteği içindeyim. Sanırım dayanamayıp bir kaç tane atacağım ağzıma. :) Meadowlarks'ı dinliyorum bir kaç gecedir. Ve her gece, o şarkıyı ağlayarak nasıl söylediğim geliyor aklıma. Son kez, son gecemde, yatağımda. Hiç olmasını istemediğim, bir yandan da 10,5 ay boyunca beklediğim sabahı beklerken. O akşama dair başka anılar da var tabi, gece festivalden dönerken yol boyunca sümüklü böcek istilasını görüşümüz, temizleme çalışmalarımız... Benim bir yandan ağlamaklı bir yandan gülen gözlerim... Özledim. Çok özledim. Bu gününü değil, o anı. O günün ve diğerlerinin getirdiklerini. Deneyimlemeyi. Çağın'cımla buluştuk dün.Herhalde onun etkisi ile birazcık kabardı duygularım. Başta Gezgin evi'ni bulamasak da, ardından hatırladık ve birer çilekli sıcak çikolatayı içtik.:) Yüksel Caddesi'nde bildiğim tek güzel yer aslında Gezgin evi. Sakin, samimi. Bir de Bahçeli'de Friends yaptık. Güzel bir

Pazar Gecesi Yorumları

Things have changed for me, but that's ok, ı feel the same, ı'm on my way and I say... Çok seviyorum bu şarkıyı. Julia Nunes sağolsun fark ettim geçen yıl. Belçika'da buldum yani. Belçikayı da seviyorum. Beni ben yaptığı için birazcık da olsa. İnsanların gerçekte nasıl olabileceklerini gösterdiği için tabii bir de. Özlem kabarmaları yaşayacağını biliyor insan. Neler olacağını, neler hissedeceğini tıpatıp biliyor, ama ne zaman geleceğini bir türlü kestirmiyor. Ne zaman kimin bakışından bir yeri hatırlayacağını, bir şarkının onu bambaşka bir yere çekeceğini vs.. Uzun zamandır ne günlüğüme, ne de buraya yazabiliyorum. Yoğunum, evet içindeyken anlaşılmaz, sıkıcı bazen de üzücü bi yoğunluk. Ama zaman daha hızlı geçiyor böylece.Hayat, olası planlarıma daha da hızlı yaklaştırıyor beni. Travis konserine gitmek ne kadar güzelse, Cranberries konserine gidemeyecek olmam o kadar üzecek beni...Hayatım boyunca hayalini kurduğum bir şey, ve gerçekler işte yine. Aklıma takıldı, Torqus nedi

Şov mast go on.

Zaman, yazmak zamanı olmalı artıkkkkk! Stres; bitt!! (bir süreliğine) Yeter, biraz da ruhuma dönmeliyim, sesszice, ben olmalıyım. Dedim ve koyuldum yine bilgisayarın başına. Yalnızca kelimeler değil yazdıklarım. Düşünceler parmaklarımın ucunda. Bir çoğu geldi geçti bugüne kadar. Gelecek ve geçecek bir başka çoğu da. Zaman izin verse de, her anı dökebilsem yazıya. Zamana inat dondursam bugünü. Of. Sıkıldım sıvı temelli yaşamdan. Çivilerin acısı çabuk unutuldu. 500 dolarlık bebek olarak dolanıyorum Bilkent semalarında artık. Bir sonraki sonbahara kadar-en azından- umarım... Erdinç abiyi aradım. Randevu için. Seni unutmak mümkün mü dedi, tez kapağına koyucak beni! (wuhu!:P) E tabi, 12. yılımda hastaneye demirbaş yapsalar beni yeridir. Neyse, bu hafta içinde aşkın kimyası, kuantum kimyası, kimya kim ya? gibi kavramlara temel cevaplar aradım.Bazı aşamalar kaydettiğimi göz ardı edemem. Ama observation raporumu daha sonraki bir güne atıyorum yineee. Ne yapalım, okul devam ediyor. Ödevler ve s

Yağmur

Bu akşam, daha hızlı vurdum forehandi. Daha iyi oynadım, daha çok hareket ettim. İnsanları nasıl bu kadar acizleştirebiliyor hayat? Umutsuz bir pencereden bakmaya nasıl zorluyor? O iki lastikli, maskeyi takarak doğayla nefesini ayırmaya nasıl gelir insanoğlu, yaprak tan, toprak tan gelmişken? Acıklı bakan yüzler gördüm bugün. Hiç biri benim dişimdeki halkalardan takmamışlardı belki ama, onlar da mutlu değillerdi. Ruhları, adeta ruh emiciler tarafından emilmişçesine, solgun, bitkini öylece yürüyorlardı. Evet, Kasım ın kasvetinden olabilirdi bu haller.Tepemizden eksilmeyen bulutlardan, yüzünü göstermeyen güneşten...ve evet, "Herkesin bir derdi var durur içerisinde."demiş Volkan Konak. Ama böyle olmamalı. İnsanlar bir şeylere zorlanmamalı durmadan. Hayatta kalmak için savaşmaya, kalamayanlardan ibret almaya ve daha binlerce yükleme... Işın'ın , Yasemin'in ve daha birçoklarının da dediği gibi yine de "Beterin beteri vardır". İnsan bunu düşünmezse, etrafında bun

Sonbahar

Resim
De zomer is al weg, dus we waren aan het Herfst wachten. Het gaat niet lang duren dat het ook weg zijn, dan komt de winter. Ik hou niet van koud, maar het is zo. Ik zou willen dat het zo lijk op het foto uitziet. Maar het is bijna nooit zo. Ik weet niet waarom, maar er zijn geen bosen zoals op de fotos.Toch, zien we wel alle kleuren van herfst in Ankara. Het is leuk natuurlijk, als je niet over koud denkt, ofwel een warme coffe drinkt. Herfst...Lieve herfst..Ik mis herfst in Belgie.Het is anders daar, met andere mensen, met andere uitzieten... Maar mensen, wij , zijn hetzelfde, we leven in hetzelfde manier, om blij te zijn. Het leven is soms anders dan wat we verwachten.

Hüzün.

Resim
Elime penguenleri aldım, okuyasım gelemedi bir türlü. Esprileri mi eskisi gibi değil ben de mi bir sıkılma hali baş göstermekte anlamadım. Geçen gecelerden birinde, yine aynı bu şekilde, mars needs woman dan sonra sit back relaxi dinlemiştim. Tabi o zaman geçmiş zamandı. Bu güne göre geçmiş zaman. Gidenler ve kalanların olduğu zamandan önceki. Birilerinin yanında olması iyi gelir böyle anlarda insana. Doğası bu ya yalnız kalamaz aslında insan. Bunu bir psikolog demişti geçen haftalarda katıldığım seminerde. Ne kadar kendime yetiyorum desek de illa ki birbirimize bağımlı yaşarız. Anne karnından çıkmadan bile ona göbek bağı ile bağlıyızdır ki oraya düşebilmek bile anne ve babamızın ortak katıları ile gerçekleşirken… Yorgunum aslında, çok yorgunum. Koca 2 aydan sonra bir haftalık tatil gibi oldu bu hafta, bu gün Erdinç bey sağ olsun dişimi de yaptıramadım. Başka zaman olsa, çok içimde kalır streslenir düşüncelere dalardım ama olmadı bu sefer işte. Hayat başka endişeler koyuverdi önümüz

? .

Ve soru işareti, noktaya bırakır yalnızca yerini.

You might see the sun.

Jagadamba.. you might see the sun. Aşk bu mu aşk acı mı, acıtır mı incitir mi? aşk bunu bana yapmaya mecbur mu? Uzunca muhabbetler yapasım var. Sonunda hepsini bir sona bağlayasım bir de. De ekini ayıramadığım zamanlarımı anımsıyorum. Algının yanılgısını. Sonra herşeyin daha açıklığa kavuştuğu, zihnimde temiz resimlerin oluşmaya başladığı zamanların gelişini ardından. Kendi başıma yarattığım alfabemi bir psikoloğa danışmak istiyorum bir de. Nedenini niçinini iyice araştırmak. Sorgulamanın verdiği tatmin oluş. Monty'i özledim ben. Ona sarılmak istiyorum şu anda, şimdi. Böyle sarılıyım,sıkıyım.Yumuşacık. Montiiiii kom een keer!!! Jagadamba çok güzel şarkı ya.

Bir hafta

Resim
Bir hafta.8 çivi, 4 halka ve 2 demir çubuğa bir hafta.

Görememek

Santimlerce yakın.Yıllar kadar uzak. Yorgun,sorumluluk sahibi ve kalabalık. Düşkün, umursamaz ve komik. Bazen bir gülümseme kadar sıcak, bazen de o kadar uzak ki görünmeyecek diyarlara yelken açmak. Bilmek ve bilmemek. Göstermek, paylaşmak, hissetmek. Unutmak ve tanımak her yeni geçen günde. Hatırlamak güzel günleri. Bir olmak birden fazlayken, yalnızca bir. Susmak. Gürültüyle susmak. Umursamadan olacakları öylece beklemek. Neler yaşanacak düşünmeden sormadan öylece bakmak. Görememek.

Pazar Günleri

Pazar öğleden sonralarına ait anılarımda, annemin illa ki soğanla ilişkisi olan yemeklerinin güzelim kokusu var ilk olarak.Arkasından, ertesi günün stresi ( ister küçük olalım ister büyük), pazartesinin o insanı bir şeylere zorunda bırakan tavrı ile, abimin bilgisayar başı vakit geçirmeleri gelmekte..İster "Joe", ister "Will you remember?" ama Cranberries, arka fonda hep o güzel müziğin ruhuma işlenişi. Ve bir pazar gününden yazıyorum işte bunları .Pazartesi günü hep eskisi gibi. Soğanlı yemekler de. Abimi özlüyorum ama Cranberries arka fonda çalıyor. Dinliyorum dinliyorum..Eski pazarlardaki gibi. I remember diyesim var şarkıya.

Herkes, kendi kalbinin ekmeğini yer.

Bugün öylesine bir gün olmamalı demedim kendi kendime. Bugün farklı bir gün olacaktı oysa. Sabahın erken saatlerinde, fizik sınavına daha önce bu rahatlıkta girmemiş olmanın verdiği güzel his tüm bedenimi sarmışken, bir yanım, yine de sınavın her zamanki gibi olacağını biliyordu. Coffe Break 'in kapısının zincirlenmiş olması, kampüsteki ilk ufak çaplı şoku yaşattı bana sabah sabah. Sınav geldi, sınav gitti, birkaç arkadaş koyulduk Mozart'a...Ve voila! Mozart'ta kapatıyoruz demesin mi! aBooov:D Velasıl kelam yola koyulduk, Armada'ya giden dolmuşta bulduk kendimizi Işınla. Her ne kadar adam bizi eskişehir yolunun ortasında bıraksa da, eve vardım tek parça halinde. Butterfly Effect'in 2 nin hayalleri paramparça eden kurgusu, öğleden sonramda ekşimsi bir tat bıraktı maalesef. Ben güzel bir film izlerim sanmıştım. Karavana. Neyse ki uzun hazırlanmalardan sonra Yasemin'le buluştum.(Yasemin tekrar özür dilerim beklettiğim içim ;) ) Otobüs yolculuğumuz su gibi geçti, çü

onekim_

Bugün onekim. Bugün değişik bir gündü. Bugün babamın doğum günüsüydü .Ona ekler pasta aldık. Bugün onekim. Grip aşısı olduk. Ailecek, bugün. Bugün cumartesiydi. Okula gittim, kimya dersine girdim. Bugün. Bugün dolmuşa bindim. Hem de üç kez. Bugün Belçika ile Türkiyenin maçı vardı. Kaç kaç bitti bilmiyorum ama en son Belçika öndeydi. Bugün onekim. Bugün bir daha mısır patlağı yiyemeyceğim (2,5 yıl) diye, mısır patlağı yedim. Bugün on ekim. Güzel bir sonbahar günü. Bugün onekim.. o, ne? kim?...

Mektubun içindeki 8 çivi

Resim
"Well, ı got it, finally!! I was happy as a little girl, smiling and remembering all that things that We've done..How lovely it was, how lovely we were.. I hope one day we'll meet again and have great times again..! " To J. Bayram geçti gitti, sonunda bu rüzgarlı ekim gününde, elime ince mi ince bir zarf geçti.. Sao Paulo'nun ara sokaklarından bir postahaneden gelmişti. Daha önce de yine Sao Paulo'nun içindeki evlerden birinden. Mutlu oldum. Evet, evet. "İyi ki" dedim. Bir de, Erdinç beyin 8 çivilik teklifine "varımmmm" dedim bu gün.Umarım kutumdan küçük çıkar.

Probis ve Gece

Bir kedi var masada. Mor elbiseli.Kulaklarında kırmızılıklar var bir de.Ama ben kırmızıyı sevmem kediyi sevsem de. "You Don't Know" u açtım yine. Milow a aşık olalı çok olmadı, keşke daha önce olsaydım da, Tielt taki konserine gidebilseydim! Sabah probis krizimi peki ile söndürdüm. Yarın yemek istiyorum ama probisimi. Yiyemediğim değerlimi.Yeşilimi. Bir yıl Probis yemedim ki ben. You don't know anything about me. ........................................................................... Şarkının en çok bu kısmı güzel; Baby baby baby you don't know.. ........................................................................... Masa tenisi oynadım bu akşam. her pazartesi bundan sonra evelallah! Forehand backhand zehir gibi kaptık hepsini yasminimle..=) Gece geldi yine bu seferde.. Yine odalarına, rüyalarının derin denizine daldı bir çok insan.. Ben de gidici o dünyalara dalma heveslisiyim, yarın "okul" var malum.. Aah ah, Serdar Ortaç' a kaldık

Abel

well, it's just how I wanted it to be. ik doe de deur dicht straten lijken te huilen wolken lijken te vluchten ik stap de bus in mensen lijken te kijken maar ik wil ze ontwijken voordat ze mij zien het is al lang verleden tijd dat je mijn verjaardag niet vergat je onvoorwaardelijk koos voor mij.. ..... ik loop de straat in maar het zal me nooit verwarmen omdat het mij niet kan omarmen wie zou mij zien het liefst zou ik willen schreeuwen ik zou oneindig willen schreeuwen maar het gaat niet jij bent nu alleen van mij ik kan de wereld laten zien dat het zo beter is misschien het is al lang verleden tijd dat ik vergat hoe jij me zag dat ik zo anders ben dan jij... Het liedje..Eerste liedje die ik graag geluisterd heb in Belgie, eerste die ik zijn tekst van buiten kende..:) het is eigenlijk een Hollandse liedje, maar voor mij is het zo mooi, dat ik denk niet vanwaar komt het. Belgie..Ik mis je..<3

Diş Fırçası

Yazmak, kalemsiz kağıtsız bir şeye benzemese de. Anlatmak bazen , ellerini ellerinde, gözleri gözlerinde olmadan da yapabilmek. Dişlerimi çamaşır makinesine dayanarak fırçaladım. Aklıma 2 gün öncesine benzeyen, oysa 2 gün bir hafta öncesinden kalma bir an geldi yeniden. Dolmuştayım, hızlı ve sallanarak gidiyor dolmuş yine her daim olduğu gibi. Sonra bir dönüşe geliyoruz, sağ taraftaki yol, çocukluğumun geçtiği yere gidiyor. Bense geleceğime, okuluma gidiyorum. Sağımda bir kız oturmakta, elinde telefon. Telefonun ucunda aralarındaki ilişkiyi nasıl isimlendirmesini istediğini anlayamadığı-belki de-sevdiği. Sonra yükselen radyo sesi ile irkiliyorum, ünlü bir aktör karısına seni bir daha asla aldatmayacağım demiş, kadın da inanmış ve tekrar bir araya gelmişler. Sözler, diye geçiriyorum içimden, verilen tüm sözler. Elimde "Uçurma Avcısı" var bir yandan da. Okudukça okuyorum, dolmuş sallana sallana gidiyor. Tekrar banyodayım.Zümrüt yeşili yüzüğüme ihtiyaç duyuyorum birden, sağ yüzü

Just a spark

"Will that look be your only reply you lower your head in reply here it is white and full like a pale ghost across the sky and here it is crescent like a dagger from your heart into mine here it is just a spark to shine..." just a spark-songs ohia Hayatın tüm stresinin arasında 2:20 lik huzur.

Trouble is a friend!

"Lenka-Trouble is a friend "ne kadar güzel bir şarkıdır (=. Sanki gerçek kabullenilmiş de yazılmış gibi. "He" demiş trouble'a ! Orijinal bir kliple birleşmiş bir de tam olmuş ayrıca! Şarkıyı da aldım bilgisayarıma jeplaaa :) Dinle dinle, Cansu dinleee... :) trouble is a friend yeah trouble is a friend of mine oh oh.. http://www.vimeo.com/2423631

Ampelman

Resim
Yorgun bir cuma öğleden sonrası. Cuma günleri bazen çok güzeldir. Bugün fark ettim. 0,50 miyop sol gözümün de yardımı ile, 134 rakamını arıyordum durakta.Sıcak bunaltıcı olmakta, otobüs gelmemekte kararlıydı. Sonra, birden karşıdan zayıf ve uzun bir adam belirdi. Bana doğru yaklaşıyordu gittikçe. Gözlüklü kafası önünde ve düşünceliydi. Ama ne adamın kim olduğu, ne de neden öyle düşünceli olduğuydu beni ilgilendiren. Üzerinde gördüğüm tişört, beni yeterince o duraktan almış, Nisan 09'un (yine sıcak olan) dört güzel gününe götürüvermişti. Tişörtün ön yüzünde yukarıdaki resimde solda bulunan "Ampelman" -Berlin'in ünlü nam-ı diğer trafik ışığı adamı :) - arkasında da sağdaki şekli vardı. Adamı bir süre "Alman mı acaba?" diye süzdüm ama sonra onu soracağıma kendimi anıların tatlı kucağına bırakıverdim! Ne güzeldi o 4 gün! Bir başkenti keşfetmenin verdiği mutluluk, özgür olmanın verdiği oksijen bolluğu ile karışmıştı birbirine.. Hava bahar, insanlar mutlu, ha

Badem şekeri

Resim
Bugün hava soğuk ve bir de badem şekeri var bu gün havada. Beyaz badem şekeri. Badem şekeri zaten beyazdır. Hava ise soğuk. Ama önce tavuk suyuna tavuk yemeği. Yanında patates. Hem de haşlama. En sevdiğim. Sonra fındıklı çikolata. Sonra badem şekeri. Arada bir tane de elegant belki.Vişneli. Ama önce Tolstoy; "İnsan ne ile yaşar?" Önce okumak, sonra yemek. Yemek yemek. Bayram şekerleri sonra. Kimya çalışmak. Kocaman General Chemistry kitabı ve şekerler. Soğuk hava. Bulutlar ve yağmur. Badem şekeri ve çalışmak. Bir salı günü ve bayramın son günü. Hala çocuk olmak .

İnsan Ruhu

Resim
Can you see the human spirit? Is there emptiness inside Can you see the human spirit? Is there loneliness inside? ... And with my heart in my hand And with my hand upon my heart And with my heart in my hand It's not like we planned... Evet, korkarım benim planladığım gibi değildi bir çok şey. İnsan ruhu her şeye sahipti ama bizler öncelikli olarak istediklerimizi göremeyince daralıyordu çember. İnsan vahşiydi, insan anlayışsızdı. Benim için güzel olan tüm değerler bazen birinde can buluveriyordu bazense o değerlere akla hayale gelmeyecek uzaklıkta insanlarla karşılaşıyordum. Kolay değildi, hayat; toz pembeden bir anda her rengi barındıran bir renk cümbüşüne dönmüştü benim için. İyilik ve kötülük ruhun beslendiği iki önemli kaynaktı. İnsanın karşısına ikisi de çıkar, insan, ikisi kılığına da kolayca bürünebilirdi. Şimdi kendime kendi masalımı anlatıyor, kendi masalımı garip hislerle dinliyorum. Masalı yaşamak hiç de kolay olmamışken, dinlemek daha da zor geliyor ama alışıyorum yavaş

Bayram Günü

Eveet.. Eller öpüldü, paralar toplandı, şekerler yendi..Geçen yıl burada olamayışımın acısını çıkarmaya yönelik olmasa da, bayramın ilk gününün tadını çıkarmaya çalıştım bugün. Geçen yıl bu zamanlar, oysa, farklı şeylerdi gördüğüm ve deneyimlediğim. En karanlık sabahlardan sonra geldiğini keşfetmiştim sıcacık güneşin. En gölgeli yer, en serindi. Hayat karşıtlıklarla doluydu ve onun sana nasıl döndüğü genelde senin ona olan tutumunla ilgiliydi. Bu akşam bir de ne göreyim! Brezilya'dan bir mail! Hem de en sevdiğim arkadaşlarımdan birinden! Gel de yaşadığın tüm güzellikleri gözünün önünden film şeridi gibi geçirme..Kahkahalar, tren yolculukları, partiler, dedikodular ve onunla yaşadığımız tüm güzel anların kısa bir özeti. Sanırım, o zaman iyiydi aram hayatla. Şimdi, derslerin derin denizini adımlarken, böyle bir karşılık almak (belki çok da büyük bir olay değil ama) yaşadığım tüm kötü anları unutup mutlu etti, gülümsetti. Sao Paulo, bayramın kutlu olsun!

Iskalama lüksü ve diğer şeyler üzerine.

Resim
"Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin.Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen,"Ama senin için sunu yaptım" derken o,"şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın."Peki o ne yaptı "deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine enge

Geluk..ya da Mutluluk..

Verliefd op kleine dingen, Geduld hebben en alle tijd Vriendschap en genegenheid, Dat is geluk..! Christina, Belçika'nın bana kazandırdığı iyi insanlardan biri, bana bu sözlerin olduğu bir kartpostal vermişti gitmeden önce. Sözcükler, yıl boyunca yaşadıklarımın bir özeti gibi, hızla ve yüzümde bir gülümsemeyle akıverdi okurken. Bununla da kalmadı christina, bana civciv verdi, kitap verdi ve en önemlisi arkadaşlığını verdi... Türkçeye çevirince, büyüsü bozulacakmış gibi geliyor, yapmayacağım o yüzden.E kardeşim neden koydun bunu buraya derseniz, deyin efendim bu benim blogum, paylaşmak istedim!(:

Bazen her şey garip görünür- Merhaba!

Sometimes everything seems awkward and large imagine a Wednesday evening in march future and past at the same time I make use of the night start drinking a lot although not ideal for now it's all that I've got it's nice to know your name You don't know you don't know you don't know anything about me... Milow-You Don't Know Aslnda benim hakkımda hiç bir şey bilmiyorladı, beni tanımıyorlardı, yalnızca adımı biliyorlardı evet tanışmıştık ama o kadar zaman yetmezdi ki.. Bu şarkı, ne de güzel bir şarkıymış aslında..Neden sonra, (mart ayına gelmeden neyse ki) keşfettim. Belki de söyleyenin bir zamanlar benimle aynı hisleri paylaşmış olmasından kaynaklı bir rahatlıktı içimde şarkıya uyanan. Sonraları takılır oldu ağzıma. Atthea'nın benim için indirdiği versiyona vurulmuştum.Hızlı versiyoununu duyunca üzülsem de birazcık, hala telefonumda benimle duruyor bu şarkı. Merhaba.