Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

The Ride

Kelimeleri severim. Daha önce de söylemiş miydim bunu? Onlar olmadan aklımda dolaşan tilkileri yürütemezdim herhalde. En basit açıklamam bu. Belki de açıklama yapmam gerekmiyordur. Evet, dur bakayım, bence gerekmiyor. Ne kadar keşfedebilirim derken kendimi, etrafımı, sanırım en çok kaybolduğum zamanı bu dönem olarak anımsayacağım. İnsan bir şeyleri rayına oturttuğunu sanıyor ya işte, ben de öyle bir döneme girdiğimi sandığım anda yerinden oynadı yine her şey. Değişim, derinden ama hızlıca ilerleyen bir olguymuş sanırım.Bunu daha yeni anlıyorum. Hatta belki de bu bile eksik, bilmiyorum. Ama en azından deniyorum. Son zamanlarda nedenini kendime bile açıklayamadığım durumlar karşısında, kendi kendime anlamlı bir açıklama yapamadığım saçma davranışlarım var. Hayat ne kadar karmaşıklaşıyorsa önümde, o kadar ilgisiz ve hissiz hareket ettiğimi düşünüyorum. Ama gerçeği bilmiyorum. Altında yatanı, kendime, çevreme ve olanlara karşı hissetiklerimi. Sanki şimdi, kendimi aramaya çıktığım yolda, ge...

Ara-f

Gelmeyin diyemiyorum onlara. Her ay, yeniden, istekle ziyaret ediyorlar beni. Tıpkı bir kürek gibi, içimi, en derinimi kazıyorlar her seferinde. Derinde ne varsa, açığa çıkıveriyor birden bire.. Ama ben bazen, gerçekleşmemiş hayallere, olmuş, ama zamanı geçmiş isteklere üzülürken buluyorum kendimi.Her ay aşka bir yönümle verdiğim küçük savaşlar, çok yoruyor beni bazen. Her ne kadar alışkın olsam da onlara. Ya hissizliğimin içinde kayboluyorum ya da hislerimde boğuluyorum. Arayı bulmakta ben, bazen çok zorlanıyorum.

Sabah

"Sana hiç yalan söylemedim. Evet, aslında tüm gerçek, senin görmek istediklerin yüzünden kayboldu. Kendini kilitlediğin o kutudan çıkmak istediğin gündü yanıma geldiğin gün. Ve ben farkında bile değildim senin neden geldiğinin." "Sana hiç yalan söylemedim", diyordun, "Her şey, su kadar berrak, ve bir ay kadar önü açıktı içimde. En başından belliydi ne hissettiğim. En sonunu getirmek istedim sadece." En büyük yalanı söyledik birbirimize, gizlemek en erdemli davranışmış gibi, kabuklarımızın ardından roller savurduk öylece. Ortada bir gerçek varsa, evet, yalan söyledim ben de. Sonunda ne hikaye anlatan vardı, ne de aslında anlatılacak bir hikaye. Uyandım. Sabah olmuştu yine.

Kelimeler yetse daha neler neler...

Beni ne sürükler bir şeyleri yazmaya? Düşünmedim değil önceden, şimdi ayrı bir takıldı aklıma, çünkü genelde çok düşününce gelmez sorunun cevabı. Bir deneyeyim dedim bu sefer, bakalım bulacak mıyım. Her şeyden bir ders almak vardır ya, aslında bazen o da olmamıştır belki hayatımızda. Küçükken, keskin çizgilerle çizilmiş fikirlerin varlığına inanırdım. Herhangi bir konuda sahip olunan sağlam düşüncelerin ve hislerin değişmediğine yemin edebilirdim. Ama sonra, "değişmeyen tek şeyin değişim" olduğu klişesi ile karşılaştım. Fark ettim ki her şey, herkes değişebiliyor, en kötüyken en iyi olmaya çalışıp her zaman yanındayken arkandan kuyunu kazmaya çalışabiliyor. Tam da bu durumun "sabit"liği ile avutmuşken kendimi, insanın özünde neyse aslında o olarak kaldığını anladım. Belirli şeyler, belirli olaylar, belirli kimselerin belirli parçaları asla değişmiyor. Nedir bu "belirli" dedim sonra kendime. Kendi içime tutunca aynayı, fark ettim. Değişmemiş tarafımı şöyle...

Life before our eyes

William James, that most American philosopher, once advised: "Begin to be now what you will be hereafter". One might ask how? Our deepest guide in our beginning to be, is our imagination. Our ability to project, and mold our future selves from the myriad possibilities before us. And to imagine takes courage and effort. But it gives us hope too, hope that we can author our own destinies, hope that rightness of the decisions we make now will be borne out in the future. As much as we can be overwhelmed by the world, we can also draw hope from it. From beauty, from promise, from the simple fact that we have the talent to imagine our future selves from all the possible lives that pass before our eyes. We must imagine our lives well. We must engage our conscience. Conscience is the voice of God in the nature and heart of man. " -Quoted from imdb, The life before her eyes -

Asmin*

"kimdi cesaretimi kıran, üstelik yeni serüvenlere hazırlarken kendimi sesimi cılız, rüzgarımı yelkensiz bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma ama kimdi adını bir kadına ödünç verip doruklara çekilen büyülü doruklara biz "asmin" dedik ona, sevgilim, kadınım, anamdı belki, ama o çoktandır üç bin metrenin altına inmiyor artık içimde bir fil sezgisi, kopup gitmeliyim dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları asminli düşler kurmalıyım ya da birisi karşılık bulmalı canımı yakan sorulara kim demiyorum kim olursa olsun boynu kırılan bir oyuncaksam hırçın bir çocuğun elinde, ki celladım gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken yine de özlüyorum onu, niyetçi tavşanlara dönerken beklediklerim aynı soruyu sormaktan, minör ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan içimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık yoruldum yoruldum yoruldum gereklilik kipinde yaşamaktan . . ."

Kabul.

"Yürekler temiz ama yürekler hep ağır. Bir kayık var uzakta, binmeye çalıştığım. Rüzgarı ardıma almaya çalıştıkça, savruluyorum. İçten içe, biliyorum bana göre değil bu yol, gitmemem gerek, durulmalıyım. Bir kuş geçse üzerimden, gülümserim sessizce. Bir bulutsa üzerimden dolaşan, yağmuru dilerim her seferinde. Yok, evren değil beni üzen, yalnızca yağmayan yağmurun oluşturduğu nem hissi. Ya da gitmemem gereken yol, içten içe sonunu bildiğim. Bilmek zor, anlamak en kötüsü, fark etmekse çok kısa, anlık bir zaman dilimi. Kabullenmek mi? Burada mantık satılmıyor dedi genç kız içinden."

Palmiye

"Saat döndükçe uykum gelsin diye bekliyorum yıldızlarım ve fıratla, ve saat dönmüyor, inadına. Geçsin diyorum, bitsin diyorum bu sessizlik, olmuyor, aklım hala konuşuyor susmamacasına. Gökyüzüne bakıyorum bir ara, ses telleri yıpranıyor beynimin, bense ona bağırmaktan yorgun düşüyorum "sus" diye. Bilmiyorum ki, ne kadar yalnızdır en yalnız, ne kadar mutludur en mutlu, ne kadar sevilir en çok sevilen ? Bilmem ki kelimeler niye bu kadar kolay gelir ve onları bir araya getirmek bu kadar zordur her seferinde?"

Verdoofd Gevoel.

In welke taal kan ik mij het best uitleggen? Is het belangrijk om iets te beleven voor te schrijven beter in deze taal? Ik weet niet het antwoord. Wat ik allemaal gebleven had in "deze" taal, om mijzelf te kennen en in een andere kultuur proberen te leven. Ja, het lukte wel. Ik was thuis na een jaar, en ik had zo'n lange tijd om in het "echt" terug te zijn. Niet gewoon met mijn lichaam, maar wel met mijn hoofd. Na 3 a 4 maanden, was ik in het echt, thuis. En dan alles begin om het terug te gaan. Ik moest mijzelf ordnen, ik moest mijzelf terug finden. Ah ja, dat lukte ook. Maar, deze zomer, moest ik iets verloren.Ik moest anders iets bij nehmen, in de plaats wat alles begon.Ik kan niks herinneren, maar iets verandert, en als iets verandert, dan ik moet iets bijhebben of ik moet iets verloren.Dat is dan het logica. Het leven is moelijk. Ik wist het. Maar, was het niet zo, dat alles durven is? Het film zei zo. Ik dacht het zo. Iets heeft veran...

She&Him

Resim

Gece 3

Gece yalnızdı bu akşam, Ve beyazdı her zamankinden daha fazla. *** Neden ki, Gece beyaz olmazdı ki hiç, Karanlık bulurdu onu sıkıştırıp bir kenara her seferinde. *** Gece soğuktu bu akşam. Anlamamazlığın en dibinde, Ve anlamaya çalışmamanın peşinde. Olabildiğince, Beyazdı bu gece. *** Her şeyin en başında, Ve umutluydu bu gece, Geçmişin bulanıklığından da öte, İnanıyordu bir şeylere, Hala saf olabilmeye, Gerçekten beyaz olabilmeye Bir şeylere güvenebilmeye. *** Gökyüzünde baksana, Kırmızıydı aslında gece, Ve o kadar sessizdi ki, Kendi sesini bile zor duyuyordu. *** Her şeyin en sonundaydı gece. Beyaz ve inancını yitirmiş. Islak ve düşüncesiz, Yorgundu bu gece. 12/12/10 CK.

Beyaz

Yılın ilk karı mı bilmiyorum. Ama yazdan, o sıcak, nereye gittiği belli olmayan günlerden sonra, etraf ilk kez bembeyaz oldu bu gece. Eskiden çok daha farklı hissederdim kar yağınca sanki. Beyazlığı kaybolmasın, hep öyle durduğu gibi dursun. Ve yağmaya devam etsin mümkünse, hava soğumasın o erirken derdim. Sanki bu sefer, bunlardan hiç birini hissetmiyormuş gibiyim. Evet, bu durum bu yıl yaşadığım diğer farklı garipliklerle de eş değerde tutulabilir. Belki de, tamamen bu günlerde içinde bulunduğum ruh haliyle alakalıdır hissettiklerim. Her yerde kar var, nasıl diyorlar, lapa lapa yayıyor... Sıcak bir şeyler yudumlayıp dışarıyı izlemek güzel ama, bir de dışarıda yaşamak zorunda olanlar var. Nedense aklımıza hiç gelmeyenler... Bir çatı, bir yatak, bir ev onların özlemi de. Herkesin bir özlemi vardıR ya. Beyazlar içindeki şehir ne kadar saf ve temiz görünüyorsa o kadar karmaşık ve sıkıcı içten içe işte. bilmemek mümkün olsa keşke her şeyi...? Nerede... Bilmek acıtıyor. Evet. Son kararım b...

I Don't Wanna Dance!

Resim

Cross Oceans

It feels like, I am, waiting for the rain, I want to live that life again. But everything I say, I keep in the wrong side of my mouth, And when the words combine, they don't sound anything like I imagined.. Cause I imagined. There is something about you,that I'm never gonna find out, how. I want to live that life again! I want to live that life again.. I wanna cross oceans...

Hello..

Playground school bell rings again, Rain clouds come to play again, Has no one told you she's not breathing? Hello I'm your mind giving you someone to talk to Hello.. If I smile and don't believe, Soon I know I'll wake from this dream, Don't try to fix me, I'm not broken Hello, I am the lie living for you so you can hide Don't cry.. http://www.youtube.com/watch?v=9MHGtlEYZBA Suddenly I know I'm not sleeping Hello, I'm still here All that's left of yesterday..

Merak*

Bir gizem var. Büyüğünden. Perdeler var sonra arka arkaya. Türlü renkte. Merak var, Katıksız, saf merak. Anlama isteği var bir de, perdelerin ardında var olanı. Biliyorum yine karanlıklara gebe olacak bu merak, ve evet belki de, adım "melahat"e çıkacak. Hislerimin elinin büküldüğü yere kadar gitme arzusu var içimde. Nedenini bilmeden ve sorgulamadan. Sonunu tahmin ede ede. Karanlık bir yan var ortada. Kimsesizlik ve özlem. Yalnızlık ve kalabalık.O olmasa belki daha iyi olacak ama,bir de merak var işte işin içinde...

"Öz"lem

İnsan değişince, bir başka bakar dünyaya. Acılar her daim senin, mutluluklar başkalarının olmuştur sanki öncesinde.Aslında hep bunları söylemek istersin ama sonra vaz geçip "iyi" yüzlüyü oynarsın. Mutlu olduğunu var sayar, başkalarının mutluluklarını sarıp sarmalarsın. Değişir ya insan işte bir kere, o zaman olur olanlar. "Eski" bir geri dönüşler zinciridir, bir maske, bir ara yol. Artık hiç bir mutluluk eskisi kadar tatmin edici olmayacaktır. Çünkü hayat bir başka akmaktadır. Düzen değişmiştir bir defa, ve unutmak bazı şeyleri, artık daha kolaydır. Kabul etmiyorum dememeli insan, herkes biraz değişir hayatta, bazı şeyler hep aynı kalır belki evet, ama en istemediklerimiz en önce dönerler bir başkasına. Farklı yüzler, farklı sesler, farklı hislerle kavrulur insan. Bazen anı yaşayıp ti ye almak hayatı daha iyileştiricidir kimine göre. Bazıları içinse hayat hala tuzaklarla dolu uzun bir yoldur. İşin ilginç yanı, ne anı yaşayan ne de tuzaklara yakalanmamaya çalışan hat...

Bir Sürü Düşünce.

Genleşme Genlerim beni eleveriyor. Onları istemiyor değilim, ama onların o domine hallerini görmek, kendi benliğimin varlığını kaybetmeme sebep oluyor sanki. Ya da durun. Sadece kendimi mi düşünüyorum acaba? Yoksa bu da mı genetik? İyi olan şeylerle birlikte, kötü olanları da sadece kendine atfetmek de mi bencilliktir? Belki de öyledir. İnsan kendine bir şekilde fayda sağlayan bir şeyler yapar çoğu zaman. Hayır, faydacılık tan bahsetmek değil amacım. Ama sevgiler bile kendini mutlu etmek için var olabilir bir insanda. Karşındakinin mutluluğuna basıp kendini mutlu hissetmek mesela. Onun mutluluğunu bozmak değil ama baskılamak, bastırmak gibi... --- Saçma Bilmediğim bir şey varsa, o da nasıl olup da tüm her şeyin nano düzeyden makro hale geçip düzenli bir biçimde var olduğu. Evrenin mükemmel olmadığı apaçık ortada, ama bilim adına bir şeyler öğrendikçe, her şeyin ne kadar düzenli ve birbirine bağlı olduğunu görmek düşündürmüyor değil beni.. ---- Gereksiz Pe...

Bil(-e)miyorum

Artık "sana da" bile demiyorum.Bana ne oldu bilmiyorum. Geçen yıl bu kadar farkında olmamıştım durumumun. Farklı bir yerde oluşum, artık belirgin hatlarla çizmem gereken bir hayatın varlığı ve vesaireyi. Bu yıl, daha şiddetli çarptı sanki. Oysa ben böyle olur diye düşünmemiştim. Her şey tamamlanır, ve ben mutlu olurum. Böyle bir dünya yok ki.. Küçükken, insanlar hiç bir zaman tam olarak mutlu olamazlar, olmamalıdırlar da, dünya mükemmel değil derdim kendi kendime. Sanırım dediklerimi çabuk unuttum bir yerlerde. Kendi cümlemi alıntıladım kendi hayatıma sonra. Velasılı kelam o şey hiç de hayal ettiğim gibi olmadı. Belki bu sefer bir de bunun etkisiydi beni sarsan bu kadar. Artık "neden?" ler yoktu eskisi kadar. Sadece buruk bir kabullenmişlik vardı var olanı. Sanki hayat, artık şaşırmana gerek yok, ne oluyorsa olmaya devam ediyor, bak sana da olabilir deyip geçmiş gibi hissediyorum. Hani ilk şoku atlatmak derler ya, onun gibi sanırım. Ya da, bilmiyorum. ... Ağdalı cüm...

Bir ihtimal daha var.(MIŞ)

Gecenin bir yarısında. Hala uyumadım. Hep böyle yapıyorum. Uyuyucam deyip, bir türlü uyuyamıyorum. Yok yok, uyu-muyorum. Kasıt var işin içinde. Zamana kastım varmışçasına. Oysa kaç kere dedim günler 36 saat olsun diye. Neden 37 değil 36 bilmiyorum. Belki bir yarım daha eklemek ilk akla gelen olduğundandır. İlk akla gelen şey her zaman doğru mudur? Sınavlarda uğraşırken bir soruyla, ilk düşündüğüm hep doğru olan cevaptı. Ama ben kendime hiç bir zaman yeterli bir biçimde güvenemedim. Ve hep değiştirdim ilk cevabı. Belki de o yüzden böyle oldu her şey. Nasıl mı? Anlatamam ki. Uzun hikaye. Karşılıklı oturup konuşmak gerek. Hani yüz yüze olanından. Öyle bir şey olmayacağı için ben de sadece burada gizem yaratmak için yazacağım bunları. Belki de. Güven kelimesi kafamı uzun bir süre boyunca kurcaladı. Sanırım son 3 yıldır artık daha da silik ama, hayatım onun ellerinden sıkıca tutmaya çalışmakla geçti. Belki hala "güvenle" tutamıyorum, ama bir şeyler değişti, bunu biliyorum. Saat 2 ...

İs-tan-bul!

Geceyi arkamıza alıp yola çıktık, isitikamet, İstanbul! :) Güzel bir gezi oldu, iyi ki de gittim dedim.Her ne kadar Body worlds çok şaşırtıcı gelmese de (bağışıklık meselesi), dönüşte Eyvah Eyvah'ı izlemek öyle iyi geldi ki.. :) Bu yılın beni içine çeken stresini sanki bir kenara bırakıverdim. İstanbul'a da kanımın biraz daha ısınması cabası! Bir sonraki geziyi iple çekiyorum... Çekiyorum...

Ebe sobe!

Her ebe elinde sonunda sobelenir. Oyunun kuralı budur. Sonra dünyaya anlamsız sorular getirebilirsin ama, önce sobelenmen gerekir. Sorarsın mesela " Aşk nedir?" " Devrim " der birisi,"Adem'le Havva'dan beri süregelen, ama insanların kabul etmediği.." " Sonsuzluktur " der öteki, "Etraf aşkın ürünü değil midir zaten.." Ebe olduysan bir kere, sobelenirsin. Arasan bir şeyleri, bil ki takip ediliyorsundur bir karış uzaktan. Gerçek, mutlaka biliyordur yerini. Sense arıyorsundur gerçeği...Oyun bittiğinde bile, ağaç kovuklarının ardına bakarsın ve her birinin arkasında sanırsın hala birilerini. Ama oyun bitmiştir bir kere ve gel gör ki başlamaz yeniden. Bir sonraki sobelemeceye kalır alınyazın, Bir başka ağacın ardına kalır kayboluşların.

*Kelimeler.

Kelimeler, ah yine mi siz. Başıma ne geldiyse sizin yüzünüzden. Ne gelmediyse de. Bense hala inanmakta size; Size ve söylediklerinize.

İki bayram arası eşsiz lezzet.

Yazmak ya da yazmaya çalışmak. Ya da sadece, yazabilecek zamanı ve isteği yakalayabilmek. Olmak ya da olmamaktan sonraki tek meselem, bu sanırım. O kadar hızlı çekim ki yine her şey, ve hayat o kadar boşlatıyor ki kendini, günler 36 saat olsun diyorum sürekli. Zaman genleşsin, donma noktasına ulaşsın ya da dona kalsın. Kısacası, hayata yetişebileyim istiyorum. Döndükten sonraki bir yılın farklı geçeceğinin bilincinde olan ben, 2. yılın da çok farklı olmadığını yeni yeni anlıyorum şimdi. Gittikçe, o günler hiç yaşanmamış gibi geliyor, ya da anılar nokta haline dönüşüyorlar. Ama, çok anlamsız bir anda burnun ucuna konuveren özlem hissi, hiç değişmiyor. Bir kere havada yaşamaya alışan balık, suda yaşamanın sıradanlığına takıyor kafasına. Neyse efenim, sıkmayayım sizi bu gidiş dönüş muhabbeti ile artık. Zira empati pek işe yaramıyor bunu anlamış bulunmaktayım. Bir şeyler oldu bende son zamanlarda. Sinirlerim mi alınmış gibidir nedir, eskiden verdiğim tepkileri vermez oldum. Umursamaz oldum...

23.10.10

Resim

O gün.

O günü hala hatırlıyorum. Cam kenarında, oturup uzun uzun ağlamıştım. Bir şeyler hissetmiştim, çok derinden. Sanki, geleceği görmek, ya da olanları birbirine bağlamak gibiydi her şey.Detayları asla bilmediğim ama büyük resmi gördüğüm. İşte biliyordum dedim bu gün. Ne olduysa şimdiye kadar hepsi o gün başlamıştı. Ya da ben o gün farkına varmıştım her şeyin. Tüm bilmediklerim ve bildiklerimle yaşamaya devam etmeliyim ama., Zor olsa da.

naftalin

Düşünceler beynimi kemiriyor. Kemiriyor, kemiriyor.Naftaline ihtiyacım var. Kristalize ettiğim naftaline..ya da sadece yuvarlak bi naftaline.

Thoughts and Truth

Resim
I thought it was a peaceful feeling. It was, to me, lying in the sand, having the most delicious drink, watching as the sun goes down with someone attached to you deep in your heart. I even thought it smelled like something. But now, I feel no difference at all. Yet, something inside me makes me feel so awkward that I can't stop yelling at it. I don't know why. I don't know why it went totally different. Different than I hope, different than I thought. Maybe, this is how it is supposed to be. Nobody will ever know what is the exact feeling or even is there any. Or it is just me. Just something inside me which did not grow up very well. Something that I did not make a farewell that it did not leave me. I really would like to take care of it. But will I be able to do it?

Eve dönüş.

Returning Home (by Andrew Hunt, 1993) Going back is not going backwards It is going forwards. When you return home you need to accept And understand the ways of your culture That is taking a big step forward. What was once normal, may now seem strange, or even wrong Fighting it, or trying to change it all, is going backwards. You cannot take back all the things you like of our country. For not all will be accepted in your country This would be a step backwards. But, to accept your culture and our culture as they are And to be able to live in either Is the message of cultural understanding. When you return, go back into your culture. Realise this can be difficult But do not think or feel this is a step back. Because once you take this step You have made a leap forward And you will know it. Belçika'dan bana bir armağan.Kendime gelmeme yardım eden şiir.

Ateşte gözyaşı.

Water is my eye, Most faithful mirror, Fearless on my breath.. Uyuyacağım ve uyanacağım. Yarın yeni bir yılın ilk günü. Yarın yılın sonunda bir gün daha yaklaşacağım. Kalan hayatımın ilk günü hesabı. Kafamda yapılacak, yapmak istediğim, yapmam gereken ve yapılması muhtemel şeyler var ki.. Hepsi aynı şeyler gibi dursa da, bambaşka şeyler. Beni tek tek, parçalarıma, molekül ve atomlarıma ayırıyorlar ve ben bir bütün olarak kalmaya çalışıyorum. Hayat beni süzmeye çalışıyor, akışkanlığıma güveniyor ama ben yalnızca bulunduğum kabın şeklini değil, başka kapların da şekillerini görmek istiyorum. Yaşama dokunmak hesabı. Teardrop on the fire Fearless on my breath** ** Bu şarkıyı neden bu kadar çok seviyorum?

doremifasollasi

"do, bir külah dondurma re, masmavi bir dere mi, denizde bir gemi fa, gemide bir tayfa sol, papatyali bir yol la, güneşten bir damla si, Ayşe'nin kedisi " Eskiden bir kaç türk filminde fark etmiştim bu tekerlemeyi. Ağzıma takıldı araştırdım, buldum. :) Hatırlaması ve uydurması güç ama eğlenceli bir şey. :)

Al Green - Love and Happiness (Studio Version)

Kaydı Yayınla

Güllü aş.

Bu yıl badem şekeri yoktu. Belki dişlerim böyle olduğu için olmamıştı, belki bir şeyler değiştiğinden. Olsun. Ben yine bir bayram niyetiyle yazdım bu yazıyı. Her bayram, adı ağza alındığında aynıdır ama hayat, değişmektedir işte. Sevdiğimiz, bayramlarda ziyaret ettiğimiz insanlar artık burada değillerdir mesela yanımızda olmaları artık mümkün değildir ama biz onların bizi izlediğine inanırız. Değişim varlığını her seferinde nasıl da kanıtlıyor.. Sanki bir zamanlar ona hiç inanmamışım da acısını çıkartmak istermişçesine gösteriyor elinde olanları birer birer. Daha bir çok şey olacak ama bilmiyorum yaşamadan da bilemeyeceğim neler olacağını. Bir yıl öncesinde, acılar ve karın ağrılarının tam da ortasındayken yazdığım yazının devamı olsun istedim bu. Ama bayram, artık her yıl biraz daha gerilere denk geldiği içi belki de, ne aynı ruh hali olabilirdi benimki, ne de denk getirmeye çalıştığım zaman aynı olabilirdi. Şimdi bir güllaç tadında yazıtyorum bu yazıyı. Seneye neler olacağını ise tab...

Eylülün biri bir gün...

Eylül geldi yine, ilk yağmuru, ilk rüzgarı ve ilk bulutları ile... Eylül geldi mi tatil bitti demektir, artık bir sonraki mayısa kadar,bazen günleri geçsin diye geri sayma, bazense heyecanla bekleme, bazen de bıka bıka bir şeyler yapma zamanı geldi. Farklı bir eylül bu eylül. Başladığım yere geri döndüğüm bir yazın ardından, devamında bir çok gizemi ve yeniliği barındıran, Eylül. Yazın bana bıraktığı son armağan olan ön braketlerim, eylülümün acı içinde başlamasına yetti de arttı bile.Dahası ekimde beni beklemekte. Son dönemeç bu girdiğim, bundan sonrası kurtuluş olacak. Ama yine de insan, gelecekte değil bugünde yaşadığından, "an" ı düşünüyor ister istemez. Bakalım bu yıl neler bekliyor bizi...

1..2..

One One is the loneliest number that you'll ever do Two can be as bad as one It's the loneliest number since the number one No is the saddest experience you'll ever know Yes, it's the saddest experience you'll ever know `Cause one is the loneliest number that you'll ever do One is the loneliest number, worse than two It's just no good anymore since she went away Now I spend my time just making rhymes of yesterday One is the loneliest, number one is the loneliest Number one is the loneliest number that you'll ever do One is the loneliest, one is the loneliest One is the loneliest number that you'll ever do It's just no good anymore since she went away (Number) One is the loneliest (Number) One is the loneliest (Number) One is the loneliest number that you'll ever do (Number) One is the loneliest (Number) One is the loneliest (Number) One is the loneliest number that you'll ever do.... House'u izlemeya başladım. Akıcı ilerliyor...Sonund...

gece saçmalamacası

the importance of trying to be me. ıma.aö. gerçekten.

Ağustos Saçmalamaları

Sıcak evet hava çok sıcak. Ve tüm olanlar, Olmuş olabilen ve hali hazırda gerçekleşenler Çok şaşırtıcı. O gün, gittiğim gün yeşil olmasını dilediğim her yer, Şimdi başka bir yerde ve renkte. Ve ben, Bir başka yeşilin şaşkınlığında, Değiştim çoktan. Devamı gelecek mi diye sordum sonra kendime? Gelir mi bilmeden bekledim. Sıcaktı evet hava çok sıcak. Hayra yordum kendi kendime...

Okyanus

Denizi soluma aldım, bir de derin bir nefes. Mısır tarlalarının üzerindeki kuşlar kadar kalabalık kafam. Okyanusa dokunmak o kadar güzel ki. Sessizce onu dinlemek o kadar iyileştirici... Adım adım adımlamak kumları, yumuşak ve sabit. Sonra bakınca uzaklara, Tıpkı mısır tarlalarının üzerindeki kuşlar gibi, Bir sürü insan görmek sularda... Herkes dokunabilir mi okyanusa? Herkes görebilir mi güneşin yansımasını suda? Elimde onca şey var sanki. Hepsinin tadına, şekline şemaline bakmışım. Aklımda sadece bir şey eksikmiş, Ve o kadar yokmuş ki, gelince anlamamışım. Tadına bakar gibi olmuşum, Düşündüğüm gibi olmasa da sahiplenmişim.. Keşke bir bisikletim olsaydı. Keşke okyanusa her zaman dokunmak mümkün olsaydı.

Ve.. Tatil!

Bir süre nefes almak lazım. Bir süre uzanmak lazım güneşe. Tüm sırlarını vermek kumlara, Ve özlemek ölesiye. Bir süre dalmak lazım derinlere, Balıklarla şarkı söylemek lazım. Geceyi sabahla yakınlaştırmak, Ve özlemek ölesiye. Birazcık uzaklaşmak lazım, Yorucu şehir rüyalarından, Daha temiz, daha renkli hayaller kurmak lazım, Ve özlemeyi unutmadan. Gittim ben. :)... Tatile. :)

Karmaşık

"Seni sevmiyorsam sevdiğimdendir. Yaşamın iki ağzı vardır çünkü Bir sözcük bir suskunluk rüzgarı olabilir Soğuktan pay alabilir ateş Seviyorum seni sevmeye başlamayı, Sonsuz bir sevgiye çıkmayı. Sonsuz kılsın diye sevgimi. Başlamadım daha sevmeye seni Seviyorum ve sevmiyorum seni Bir elim mutluluğa uzanıyorsa Öbür elim hüzünlü bir gelecekte Sevgim iki kat seni sevsin diye, Sevmezken seni sevmem Severken sevmem o yüzden."

Anladım ki...

"...Z ira o an anladım ki o bir cnbc-e, ben ise flash tv 'ydim. o "ustalara saygı kuşağı" ben "türkü bacı" programıydım. o anda ilişkiyi kafamda bitirip, çökeleğimi bulgurumu alıp eve geldim... " umut sarıkaya

Paylaşım**

Unutma hakiki erkek, yüzlerce erkekten meydana gelir. Zaten bir zaman sonra, yüzlerce erkeğin sana verebileceğini, bir erkekten beklemeyecek kadar olgunlaşmış olacaksın sen de... Bir kadının aradığı o bir tek erkek,... Devamını Gör her zaman için hayali bir varlıktır. Hiç olmamıştır.... Her erkekte, aradığın erkeğin yanlızca bir parçasını bulursun. Gerçek bir kadın için, gerçek bir erkek, Allah gibidir, her yerdedir, ve hiçbir yerdedir. Aşk da budur zaten! Başka bir şey değil. Aramaktan vazgeç demiyorum, bulmaktan vazgeç... Kadınlar ağlamak için bir erkeğin omzuna ihtiyaç duyarlar... Ama başı dolu kadınlar, erkeğin omzuna ağır gelir... Erkekler kadında kontrol edilebilir zekâ, kontrol edilebilir başarı, kontrol edilebilir yetenek ister. Yani kadının sahip oldukları, erkeğin kontrolünü aşmaya başladığında ilişki biter... Murathan Mungan

Midem

Sonra, İçimde sanki bir haftadır tuttuğum ve düşündüğüm her şeyi Bir anda karşımda, Lavabonun küçük deliklerinden Akıp gitmeye çalışırken gördüm. Midem kalktı.Gitti.

12 Temmuz Anıları.

Bugün yazmak gerek. Bugün güzel bir gün çünkü. Tüm sıcaklığına ve geride bıraktırdıklarına rağmen. Bir yıl önce bana yaşattıklarına rağmen. Güzel bir gün. Tam da bir yıl önceydi benim için zorlu bir yılın başlaması. Kolay olmayan, yine acıtan, yine yakan bir yılın... Aslında bunu bilerek yaşadım, ama kolay olmadı yine de kabullenmek. Şimdi, tam bir yıl sonra daha dingin hissediyorum kendimi. Götürdükleri kadar getirdiklerini ve getireceklerini de görmeye çalışıyorum hayatın. Biliyorum kolay olmayacak gelecek de. Her bu gün geldiğinde o günleri hatırlayacağım biraz daha. Daha da üzüleceğim geçmişin geçtiğine. Anılar silikleşmeye başladığındaysa, Hiç gitmemiş gibi hissedeceğim gurbete, Aslında bir rüya görmüşüm gibi olacak. Bir yıl daha geçecek ve yaşlanacağım. Bilmeden zamanın nereden gelip nereye gittiğini.Asla öğrenemeden geçecek. Artık daha kısa cümleler kurmasam da, sevdiklerim ve sevmediklerimin yanımda olduğu bir gerçek. Ve her yeni günde biraz daha dinginleştiğim. Tabi hayatıma g...

Can-veren-su

Günler geçer ve ben, İlk canı veren su gibi, Günler geçer ve ben, Akarım kendi içime yeniden.

Boğaz takıntısı.

Boğazıma takılan garip bir duygu bu. Aslında hep yaşadığım ama zaman geçtikçe daha da şiddeti artan. Düşündüren, düşündürten… Unutmak zor evet ama neden aklına kazımak kadar kolay değil? Garip bir huzursuzluk mu olmalı hep elde kalan en sonunda? Neden boğazımda düğümlenmeli hüzün?...Tam ortasında. Birini hep aramak ve bulmaya çalışmaktan mı ibaret hayat? Ya da sadece bana mı böyle davranıyor? O birini buluyorum hep aslında. Tam olmadığına kanaat getirdiğim anda geliyor. Üzerinde çok konuşmuş oluyorum sonra, bitmiyor… Bitmek bilmiyor çünkü sonu hiç bir zaman gelmiyor. En güzel hayaller tam tepeden birer birer intihar ediyorlar. Kanlar yayıldıkça rengi soluyor ruhumun, beyazlaşıyor her seferinde. Sonra birileri kan veriyor yine ve sonra yine hep aynı döngü… Kaybetmek mi yoksa hiç bulamamış olmak mı daha acıtıcı? Bilmiyorum Henüz farkını ayırt edemedim. Şimdilerde kendimi, yüksek bir düşüşün uçurumuna hızla itekliyorum. İstekli değilim her zamanki gibi, ama yapacak bir şey yok sanırım. O ...

Hikayem.

Haydi, kabul et artık. Sen yaklaştın önce bana. Başını omzuma dayadın ve ben, En sevdiğim hikayeyi anlattım sana. Kabul etmeliyim, Öylesine çok istedim ki anlatmayı, Gözlerinin bu kadar yeşil olduğunu Hikaye biterken fark ettim. Sen başını omzuma dayadın. Ben gözlerimi kapadım. Gözlerin durdu karşımda, Sana en sevdiğim hikayeyi anlattım. Susmak kolay geldi ikimize de, Tam sonlarındaydı sanki, Kafana bir soru takıldı. Sormanı bekledim, Sormadın. Kabul et artık. Gözlerin yeşildi ve sen Belki de, Hikâyemi tamamlamak için omzumdaydın. 09/07/10

Su ve dalga

Saçlarımın dalgası, gitmek üzere. Bir hikaye yazarsam eğer, hayat uzunundan olan ama. Birazdan tamamen kaybolurken dalgalar, Ellerin izi de tamamen silinecek üzerinden. Su akacak ılık ılık ve Birbirine değmiş iki hayatın da izi kaybolacak. Aynı zamanda yola çıkan ama, Birbirinden tamamen farklı. Ufak bir an ilerleyecek boruların içinde, Su alıp götürecek hepsini derinlere. Yeni bir hikaye yazılsın diye. Daha güzelleri olsun diye.

Yeşil.

Yeşiller bana baktılar. Yeşiller hep vardılar. Yeşiller gülümsediler. Yeşiller sustular. Gülen gözlerdi sanki gördüklerim, Bir hayalin gerçek oluşuna inanamamak ya da, Elini uzatsan orada gibi olması. Ya da en basitinden, Hiç biri. Mutlu olmuş bir havaydı hissettiğim, Çiçeklerin kokusu vardı ardımızda, Korkmak çok fazla şey götürecek olsa da, Devamını bekledim yeşillerin. Yeşiller geldi, Yeşiller güldü. Yeşiller seçmekte özgürdü.

2.Gece

Ve sonra kız sarmalardı geceyi. Elinde kalmış olan tüm renklerle boyardı onu sonra. Bilirdi, belki de bir şeylerin eskidiğini, Ve belki de hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını gecelerin. Çünkü gece bir defa gelirdi her seferinde, Gün ne kadar canlıysa, Gece o kadar suskundu. Sonra kız sarmalardı geceyi, Sıkıca tutardı gitmesin diye. Bilirdi ki o, yanmış kokusunu taşır, Ardında bıraktığı günün. Gündüzü yakalamış sayardı kendini, Böylelikle. Sonra yine, yeniden sarmalardı. Bir yaz akşamı, ne kadar renk varsa bulur, -Ki aylardan yine hazirandır- Hepsini boca ederdi gecenin üstüne. Bilirdi, gece çok var hayatta. Ve bilirdi, çünkü Gece bir defa gelirdi her seferinde. Gün ne kadar ondan uzaksa, Gece o kadar onundu. 30/06/2010

Gece

Birden, gece takılır aklına. Çünkü sen, Hala yalnız bakıyorsundur en sevdiğin fotoğrafına. Ve birbirinin eşi olan iki tokayı, Hep kaçıyorsundur bir araya getirmekten. Gecedir çünkü seni ürküten. Sonra, Yine düşer aklına gecenin sesi. Çünkü aylardan Haziran’dır, Çünkü sen, Hala sırtını dayıyorsundur duvara uyumadan önce, Ve diğer tarafını hayal ederek duvarın, Dalıyorsundur uykuya. Gözlerin, Yanındaki boş koltukta hala birilerini görmekte, Ve sesin tek başına seslenmekten Bitap düşmüş haldedir. Seni korkutan, Yalnızca, Gecedir. 29/06/2010

Nil'den çok güzel bir yazı.:)

"Kim bu içimdeki fısıltı? Kim bu içimdeki fısıltı, beni sadece sesiyle sarıp sarmalayan? http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/15159383.asp?yazarid=113 Savaşlara ve barışlara yollayan... Saçların güzel merak etme diyen... Geceleri sorularla uyutup, sabahları cevaplarla uyandıran. Seviyorum onu. Onsuz bir iç diyaloğum, bir iç annem olmazdı. Hiç olurdum. Matruşka olamazdım onsuz. Ne kadar renkli de olsam, içi boş bir tahta kadar süs olurdum. Nereye gitsem benimle gelen, o susuk ses kimin? Demin yolda yürürken, bana su içen kuşu gösterdi, sonra inciler takmış o yaşlı kadını, sonra o bankta uyuya kalmak üzere kafasının ağırlığını hafifçe omzuna düşüren kızı... Aslında çoğu şeyi bana o gösterdi diyebilirim. İçimde kocaman resmini çizip, gözüme soktu bazen bazı şeyleri. Sırf anlayabileyim diye... O da benimle sınırlı naapsın? O benim ta kendim değilse tabi. O fısıltı benim gerçek sesim aslında. Size duyurduğum sesime pek benzemediğini söyleyebilirim. Daha yumuşak, daha şakacı bir ...

Sevgili Blog...

Resim

Distance

Do you remember? Do you remember? Do you remember How you were gonna stay free? But they had plans for you And things to do The same thing goes for me Well well I never Saw it coming to me But when I turned around To look at you It was all that I could do To see the distance Everybody wants to run And I'm no different Feeling like the only one Diye başlayıp ağzıma takılan bir şarkı bu. Travis'ten. Well how long can you run? How far and what for? How far will you run To get whatever you're after Year after year after year Well I've been looking But I still can't see How we get from a to b to c And feel like we should be Well I've been running But I've been running around Now there's nothing left for me to do But sit around and see the view And see the distance Everybody wants to run And I'm no different Feeling like the only one Do you remember? Do you remember? Do you remember? Sonra böyle devam ediyor. And see the distance Everybody wants to run An...

Sıcak!

Bir kaç gündür, belirli bir saatte uyanıp elimi yüzümü yıkayıp ardından daha serin bulduğum bir köşeye kıvrılıyorum.Garip. Sıcaktan herhalde. Sonra bir gün, yemekhanede yemek yiyorum,bir adam karşıdan beni süzüyor. Yemeği yiyor, bakıyor. Suyundan bir yudum alıyor, bakıyor.Sağıyla soluyla ilgileniyor, bakıyor. Ben de bakıyorum. Sonra, yemeğim bitince, tepsimi alıp adama doğru ilerliyorum. Tepsimdeki her şeyi onun tepsisine koyuyorum, tepsimi de tepsisinin altına. "Hayat, biz hayaller kurarken başımıza gelenlerdir, afiyet olsun." diyorum. Dönüyorum arkamı, uzaklaşıyorum. Böyle yapsam ne güzel olurdu ama. Garip bunu düşünmem yine de. Sıcaktan herhalde.

Alıntı Denizi

Resim
Aman da aman. Stumble güzel siteler mi bulurmuş bana. Dişlerim cuma günü acıya doyarmıymış. Beğendiklerimden bazıları da bunlarmıııış. =) Bu da link: http://www.polyvore.com/quotes/collection?id=390739

* Gecenin izdüşümü

Bazen, Anormal gibi görünen şeyler Normal şeylerden Daha çok dokunur ruhuna. Hiç olmamış bir şey, Olması gerektiğini düşündüğünden, Daha gereklidir sana. Ve sen, Her seferinde Daha farklısını isterken bir şeylerin, Aslında sahip oldukların Yeterlidir nefes almana.

Güneş ve Bahar.

Bir güneş gördü. Bir güneş gördü ve çıkıverdi uzun zaman önce. Bir rüya oldu sonra o güneş, Onu içinde kaybediverdi. Hiç bıkmadı sanmasınlar hayatın renklerinden, Hiç sıkılmadı sanmasınlar sessizliğin sesinden. O yine de gitti. Bu güne kadar geldi. 1 den 2 ye geçti. Yaşamayı seçti.

Paylaşım.

Resim
Çok başarılılar. http://www.abeautifulrevolution.com/

Can you?

Resim
İşte azim, işte cesaret. İşteee meydan okuma. Yavrum ya. :)

METAL

pencerede kedi yalnızlığı metal bir ay fener böyle gecelerde yağmurun sesi kağıt hışırtısına benzer ışık yıllarının karanlık hızında yedi askı daha asılı yıldızlara takıyorum kulaklıklarımı dalmaya ve uçmaya hazır iki kişi olarak bölündüğüm yerde hard'n'heavy slowları yer değiştiriyor içimde bütün kişilikler tek başıma oynadığım çin ruleti bir jeton, bir zıpkın aynı anda işliyor katil ile maktul arasındaki en kısa yol kalkış takımları infilak ediyor dans bittiğinde birimiz ölecek büyük plato bildiriyor koşulları: tek kişilik düello bir metal tango! Murathan MUNGAN

8 Mayıs'ın Gizemi

"Sen neymişsin be Ankara?" dedirten bir günden sonra oturup yazmak gerek yaşananları azıcık da olsa. Çünkü ne kadar anlatsam da, o an gibi olamaz yazdıklarım. Saat 10 da başlayan yolculuk, 6 buçuğa a doğru, ayaklarımıza tabir-i caiz'den öte bir kara su indirmişken sona erdi. Hande, Çağın, Erkin ve bendeniz, önce 100 adet kuşu bir arada beslemeye çalıştık. Tabii kuş pisliğinden kaçmak ayrı bir beceri istiyordu. Yemci amcanın hüzünlü hikayesi, bir düşüncesizin yalnızca kuşları ile bir fotoğrafı çok görmesi ona, bize de çok dokundu. Onu öylece otururken bir de biz çektik, sözümüzü verdik ve devam ettik yola. Ruşeymli ekmek i bulmak en az faydalarını öğrenebilmek kadar zevkliydi zevkli olmasına ama, Hacı Bayram Camii yöresine ilk kez giden bizler, insan çevresinin nasıl bu kadar keskin değişebildiğine şaşırdık doğrusu. Elimize erotik shop kağıtlar mı dağıtılmadı, ameleler mi görmedik yollarda. Hacı amcalar, sakallı amcalar, sadece amcalar da cabası. Velasıl kelam, geldik arka...

Damla

Resim
Ağlamak geçiyor içimden. Ağlamak geçiyor, Geçiyor, Geçiyor, Yavaş yavaş, Sessizce, Geçiyor.

ReK lam LaR

http://www.formspring.me/whatsonmymind reklam böyle bir şey olsa gerek.

Baba Zula - Bir Sana Bir de Bana

Zeynep'in 8 gününde duymuştum, hatırladım. Başka yerlere alıp götürebilesi yüksek bir şarkı. Bir sana bir de bana...

01025020 ve mayfest anıları

Yeni kayıt'a basarak yeni bir ayı karşılamanın vakti geldi diye düşündüm ve başladım yazmaya. Güzel şeyler geçerken akıldan susarken bu dil, birden bire nasıl da şakıyor mutsuzlaşınca? Aslında mutsuz falan değilim, dalgalı halet-i ruhiye insanın doğasında var. Dolayısı ile ne yazmayışımda bir gariplik var ne de içim içimi yiyerek durmaksızın bir şeyler karalamamda. Okulumun ilk şenliği ile tanıştım bu hafta. Üniversiteli olma ruhu ve insan profillerini gözlemleme olanağı beni hayli sevindirse de, her seferinde farklı olan ve olmayan arasındaki uçurumun derinliğini biraz daha olsa sıkça hissetmek, nefes almamı güçlendirebiliyor. Hayat'a ilk kez dokunduğum yer de şenlikteydi aslında. Yaşayan kütüphane'de, bir gay ve bir şizofrenle konuştuk Yasmin'le. Hayat sağımızda son ses müzikle dans edip kendinden geçenle karşımızdakiler için aynı değildi. Yine birinin dediğine geldim, hayat adil değildi. Ama yine de, bunun farkına varabildiğim için gülümsedim. Sokak çalgıcılarını böl...

Fotoğrafçılık ve Psikoloji

Bugün yeni bilgiler edindim psijoloji ve fotoğrafçılıkla ilgili. Psikoloji bölümü mezunu, ancak sonrasında fotoğrafçılığa gönül vermiş bir eğitim görevlisi, Cem Çetin bizlere yaşamını ve o güzeller güzeli fotoğraflarını anlattı. Hayalet Gemi ile olan çalışmaları epey güzeldi doğrusu. Özellikle 1996 ve 1997 yılları..:) http://www.hayaletgemi.com/ Camdan sarkan birilerine "Acaba ne zaman düşecek?" gözü ile bakıyor olma gerçeğimiz, ve önceden bilinen şeylerin davranışlarımızı koşullandıracağı durumu oldukça enteresan... Ama tabii, Çetin'in ağzından aslında hayat bir " Geçici Rahatsızlık" ve bizlerin her birimizin geçmişimize dair bir hikayemiz olmasına rağmen, geleceğimize dair onlarca varsayımımız mevcut. Güzel şey yeni bir şeyler öğrenmek. http://www.orhancemcetin.com/

Across the Universe - I Want You (She's So Heavy)

Asmin

"Kimdi cesaretimi kıran,üstelik Yeni serüvenlere hazırlarken kendimi Sesimi cılız,rüzgarımı yelkensiz Bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman Kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma ... İçimde bir fil sezgisi,kopup gitmeliyim Dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları, Asminli düşler kurmalıyım ya da birisi Karşılık bulmalı canımı yakan sorulara Kim demiyorum kim olursa olsun Boynu kırılan bir oyuncaksam hırçın Bir çocuğun elinde, ki celladım Gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken Yine de özlüyorum onu, niyetçi Tavşanlara dönerken beklediklerim Aynı soruyu sormaktan, minör Ağrılardan yoruldum,gitmeliyim buralardan İçimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık Yoruldum yoruldum yoruldum Gereklilik kipinde yaşamaktan." Ahmet Telli ** Asmin:Üç bin metrenin üzerinde yetişebilen, lacivert çiçekli, bir hoş bitkiye Asmin adı verilir.

Mutluluk*

"Happiness is like a butterfly; the more you chase it, the more it will elude you, but if you turn your attention to other things, it will come and sit softly on your shoulder... " Henry David Thoreau amca güzel söylemiş aslında.

Cansever'den

Hafifçe ısırılmış bir elmanın dilimindeyim Elmanın kokusundayım, Anısındayım -kimbilir kimin- Anılarda görünür, düşlerde görünmez insan Düşlerde görünen anlamlardır Özelliklerdir bir de belli belirsiz. Ve İnsansız anı yoktur. Var mıdır ? Edip Cansever.

:)

Orijinal. http://www.ricstultz.com/ http://www.tendreams.org/olbinski.htm

Ağaç ve Elmalar.

Girls are like apples on trees. The best ones are at the top of the tree. The boys don't want to reach for the good ones because they are afraid of falling and getting hurt. Instead, they just get the rotten apples from the ground that aren't as good, but easy. So the apples at the top think something is wrong with them, when in reality, they're amazing. They just have to wait for the right boy to come along, the one who's brave enough to climb all the way to the top of the tree. http://phocks.org/stumble/girlsarelike.php **Gerçek.

bir ihtimal daha var.

29 da 39 dan 30 a 39. Yorgun bir günün ardından yazı yazmak rahatlatır beni. Yorgunumdur çünkü hayat vardır beni çekeleyen. İsterim ki ben durmadan koşayım o olsun takip eden beni Ama hep sürüklenirim ardından, geride kalırım bir çokları gibi. Kafiyeler neden gece gelir? Ya da kafiyeler gelince mi gece olur? Bilmem. Uykum hep var bugünlerde, ama uyumak istemiyorum bir türlü. Günler geçmesin psikolojisi ile mi? Çok soru soruyorum, biraz da cevap vermeliyim sanki. Sanki. Ne kadar garip bir kelime. San ki garip. San ki, öyle olsun. 22 Nisan'da yine bir şeyler değişecek gibi hayatımda. Bakalım neler olacak, heyecanla takip ediyorum hayatımı zira bu dönem, birisi 2 kat hızlı ileri sar tuşuna basmış ben görmeden. Özlemimi unutayım diye mi hızlı akıyor hayat? Yoksa hızlı aktığı için mi unutuyorum özlemlerimi? Belki de unutmuyorumdur, onlar hep benimledir. Uyur uyanırım da hem ne olacak ki. Bir gün, bu günlerde anı olmayacak mı?